27 Ağustos 2023 Pazar

Mussoliniyi Kurtarma Operasyonu

1943 yılı Mihver'in küçük ortağı İtalya ve faşist lider Benito Mussolini için pek de iyi geçmemekteydi. İtalya, Roma İmparatorluğu'nu ihya etmek amacıyla üç yıl önce girdiği ikinci dünya savaşında Doğu Afrika'daki sömürgelerinin tamamını yitirmiş


Sovyet Rusya'yla savaşması için Doğu Cephesi'ne yolladığı 235.000  kişilik sekizinci ordusunun büyük kısmını kaybetmişti. Aynı zamanda Kuzey Afrika'daki işler de kötü gitmişti


Ikinci el alamein Muharebesi sonrası mihver kuvvetleri hızla geri çekilmiş, Amerikan ve İngiliz kuvvetleri bu topraklara başarılı operasyonlarla çıkarmalar yapmıştı. Müttefikler Kuzey Afrika'daki kesin başarının ardından 10 Temmuz'da Sicilya Adası'na çıkarmaya başlayınca bu sefer İtalya ana yurdu da tehlikeye düşmüştü


Musollini için tehlike çanları şiddetli bir şekilde çalmaktaydı. 19 Temmuz'da


müttefiklerin B 17 ve B 24 ağır bombardıman uçaklarının Roma'yı bombalaması, halkta infial yarattı 
kitleler uzun yıllar iktidarda olan faşist partinin kendilerini koruyamayacağını anlayarak sokaklara döküldü. Köşeye sıkışan Benito, savaşa devam edebilmek için yardım istedi


Fakat istediği yardımı Almanya'nın pek çok cephede savaşmasından dolayı alamadı. Hitler ile Mussolini'nin arasından açılmaya başladığı bu sıralarda işlerin iyice sarpa sardığını gören İtalyan generaller ve faşist parti üyeleri arasında değişimin şart olduğu konuşulmaya başlandı


Bu değişim fikrini İtalya'nın kukla kralı da gizliden desteklemekteydi. Oluşan


muhalefet giderek büyürken İtalya lideri bunlara pek aldırış etmedi. O tüm gücün kendisinde olduğu konusunda çok emindi


Mussolini bu kayıtsızlığın cezasını kısa süre sonra çekti. Alfa Romeo 6C 2300 B makam aracıyla kralı haftalık raporunu vermeye saraya gittiği sırada Kral üçüncü Victoria tarafından görevinden alındı. Ve derdest edilip bir ambulansa bindirildi


Hemen ardından yeni hükümet üyeleri tarafından devlet binaları ve faşist parti yönetim birimleri ele geçirildi. 21 yıldır İtalya'yı yöneten despotizm saatler içinde ufalanmış. Müthiş kudretli görülen yapı çöküşü sırasında bir gürültü dahi çıkarmayı başaramamıştı


Musollini'yi adeta üfleyerek koltuğundan alaşağı etmişlerdi. Musolinin yerinden indirilip kaçırılması Adolf Hitleri çileden çıkardı


Hangi akla hizmet müttefiki ve yakın dostu olarak gördüğü Doçe'yi bir anda ortadan


kaldırıp hükümeti değiştiriyorlardı. İtalyanlar ileri gitmişti ve bunun bedelini ağır ödemeleri gerekliydi. Hitler derhal Rusya ve Fransa'dan kuvvetler çekerek panzerlerin yardımıyla da Roma'yı ele geçirme emri verdi


ölü ya da diri musoliniyi istiyordu. Etrafındakiler kızgın fühleri yatıştırıp onu bu fikirden vazgeçirdiler. İtalyanların taraf değiştirme olasılığı doğduğu için elbette eylemsiz kalınmayacaktı


Ama ne yapılacaksa gizli bir operasyonla kimseye duyurmadan yapılmalıydı. 26


Temmuz günü 6 subay gizli emirle Hitler'in Prusya'daki gizli karargahı kurt inine çağrıldı


HİT'ler 6 subay arasından Waff'ın SS Komutanı OTÜ Skorzani'yi görev için seçti. Bu seçimde Alman ordusu ile Nazif Partisi milisleri SS'ler arasındaki çekişmenin payı çok büyüktü. Hitler hemen olayı Yüzbaşı'ya anlattı kaçırılmış yeni hükümet taraf değiştirmek ya da savaştan çekilme için hazırlanıyordu. Derhal Benetum'un esaretten kurtarılıp İtalya'nın başına tekrar geçirilmesi lazımdı. Ve bu savaşın kilit anlarından birisiydi


Görevi sadece bir avuç üst düzey Alman yönetici bilmekteydi. Bunlardan birisi de  el


alamein fatihi dendi. Kovalamaca Yüzbaşı Scorzani çok zor bir görev için seçilmişti. Kurt ininde generali Kurt Student ve başı Heinrich Himla ile görüşen Yüzbaşı derhal hazırlıklara başladı


Kendisi SS komandolarıyla desteklenecekti. Ve Roma'ya Kurtlu Dentin yaveriymiş gibi giderek İtalya'daki Alman komutanlarından dahi gizlenen operasyonu icra edecekti. Omuzlarına büyük bir yük verilen genç yüzbaşı, tüm gece yarın sabah erkenden çıkacağı o dönüşü olmaz yolculuğu düşündü


Gecenin dördüne doğru vasiyetini yazarak uykuya daldı. Yarın belki de savaşın kader anlarından birisini kendi elleriyle belirleyecekti. 27 Temmuz sabahı Yüzbaşı Henkel H'ye yüz 11 model uçakla Roma'ya vardı. Bir gün sonra da 29 SS komandosu ile  SS istihbaratçısı gizlice bölgeye geldi. Oradan da 20 kilometre güneydeki karargahına vardılar


Bu gizli girişimi İtalya'da bilen 6 kişi vardı. Onlar Yüzbaşı Scorzeny, Scorzene'nin


emir subayı Rodret, Oygan Dolman, Roma'daki Alman polis ataşesi Herbeld Kaplan ve planlamada yardımcı olacak istihbarat subayı Gerath Langort'tu


Evdeki tek bilgi Benito'nun kral tarafından görevden alındığı ve bir ambulansa bindirildikten sonra sırra kadem bastığıydı. Ilk iş olarak Mussolini'nin kaçırıldığı yeri bulmak icap ediyordu


Bu çok dikkatli yapılmalıydı. Sonuçta İtalya hala müttefikti. Ve bu gizli operasyonu açığa çıkarsa iki taraf silahlarını birbirine doğrultabilirdi. İtalyan Badogya hükümeti ise İtalyan askeri istihbarat servisi sim aracılığıyla Alman ajanlarını yanlış yönlendiriyordu


Amaçları vakit kazanıp müttefik devletlerle pazarlığı bitirmek ve savaştan çekilmekti.


Bu durumda Almanların derhal sessizce Mussolini'yi bulması gerekiyordu. Yoksa İtalyan ordusunun karşı tarafa geçmesi işten bile değildi


Mussolini ise görevden alındıktan hemen sonra gizlice ponza adasında metruk bir binaya hapsedilmişti. 29 Temmuz'dan 7 Ağustos'a kadar burada tutulan Dutche, günlerini kitap okuyarak ve çeviriler yaparak geçirmekteydi. Almanlar ise fellik fellik Duche'yi arıyordu


İtalyan istihbaratı ise ortaya onun öldürüldüğü, intihar ettiği haberlerini yayıyor ya


da ajanları sayesinde hedef saptırıyordu. İtalyan liderin bir türlü bulunamayışı üst üste toplantılar düzenleyen ve sinir krizleri geçiren Hitler'i her geçen gün daha da sinirlendirmekteydi


Ona göre Mussolini olmazsa İtalya yanlarında tutmaları çok zordu. Yüzbaşı Skorzeni ise haftalardır adeta nal toplamaktaydı. Bir türlü malum kişinin yerini bulamadı


Derken Alman istihbaratı 11 Ağustos'ta Mussolini'nin Ponza Adası'nda tutulduğunu anladı. Fakat iş işten çoktan geçmişti. İtalyanlar bu istihbarattan 4 gün önce yani 7 Ağustos'ta Dutha'yı Sardunya'nın 2 kilometre kuzeyindeki küçük bir adaya götürmüşler


Nerede? Vakitleri giderek daralan Almanlar arasındaki bir irtibat subayından gelen


haberle tekrardan hareketlendi. Adadaki Binbaşı burada bir hareketlilik olduğunu Korzeniye rapor edince Yüzbaşı 
emir subayı ve iyi dereceyi İtalyanca bilen SS komandosu teğmen Robert Varge'i yanına alarak adaya gitti. Scorznie'ye sessizce durumu öğrenmek için Teğmen Varge'i kasaba meyhanelerine yolladı


Elinde şarap şişeleriyle çakır keyif bir vaziyette meyhane meyhane gezen teğmen. Sonunda Musolli'nin tutulduğu villaya sebze taşıyan bir manavla karşılaştı. Ve onu sarhoş ederek Mussolini'nin adada ve belirtilen yerde olduğunu öğrendi


Almanlar Geveze ve sarhoş bir manav sayesinde kayıp diktatörün yerini nihayet buldu. 20 Ağustos'ta bölgenin fotoğraflarını da çeken Skorzani Franscati'ye geri döndü


Plan ve programını yapıp 24 Ağustos'ta Koçludent'in huzuruna çıktı. Lakin kendisine kötü bir haber verildi. Alman kara ordusunun istihbarat birimi Abveya Mussolini'nin El Bağdası'nda tutulduğunu söylüyordu


Bu imkansızdı. Çünkü Sikorzani'nin ekibi Mussolini kendi gözleriyle görmüştü. komutanı olan Amiral Kanaliz, Hitler'den giderek uzaklaşmaya başlayan ekiptendi. Ve harekatı sabote etmek için bu tarz bir bilgi kirliliğine yol açmaktaydı


Amiralin bu amacı o anlık bilinmiyordu. Skorzeni derhal Hitler'i ikna etmek için Prusya'daki kurt inine uçtu. Ve Nazi Almanya'sının en önde gelen liderlerine raporlarını gösterdi. Ardından Student'in yaptığı planı Führer'e takdim etti


Yüzbaşı Eve raporlarına güvenen Hitler, derhal operasyon için emir verdi. Mussolini görünüşe göre sadık dostu Hitler tarafından kurtarılacaktı. Skordini derhal İtalya'ya uçtu


Corsica'da konumlanmış Waffen SS'leri R ve S botları bindirmek için emrini verdi. 28 Ağustos sabahı operasyona başlayacaklardı. Son kontrollerin yapıldığı sırada gelen bir haber her şeyi altüst etti


Sardunyadaki İtalyan kuvvetleri General Basso daha Almanlar burayı ilk tespit ettiği anda durumu kavramış ve hükümete olanları rapor etmişti. Bu rapor doğrultusunda İtalyanlarda operasyon yapılmadan birkaç saat önce Mussolini'yi bir uçağa bindirerek başka bir yere nakletmişlerdi


İtalyanlar kurtarmak için hazırlıklarını tamamlamış Almanlara adeta muazzam bir çalım atmıştı. Tüm emekleri boşa giden Scozeni ve ekibiyse aldıkları bu darbenin sonucunda başladıkları noktaya dönmüşlerdi


Zaman tükeniyor. Ağustos sonu ve eylül ayı başı Almanya için kötü geçmişti. Akdeniz cephesindeki çarpışmalar giderek şiddetlenmiş. 38 gün süren çarpışmanın sonucunda Sicilya 17 Ağustos'ta müttefik kuvvetlerin eline geçmişti


Bu da ABD ve İngiltere'yle gizlice masaya oturan İtalyanları barış yapma konusunda daha da hızlandırmıştı. Mussolini bulunmazsa işler cidden sarpa sarabilirdi


Aynı zamanda Doğu Cephesi'nde 23 Ağustos'ta Harkov'un düşüşüyle stratejik inisiyatif Kızıl Ordu'nun eline geçmişti. Luft Vafe ise gün geçtikçe güçsüzleşiyordu. Ve Almanlar düşmanın hava saldırılarına karşı her gün daha fazla acziyet içinde kalıyordu


Führer yıkılmış bir vaziyetteydi. Ve İtalya'dan gelecek olumlu haberlere muhtaçtı. 5 Eylül Pazar saat 22 her der kapla Berlin'e şu mesajı çekti. Grand Saso bölgesindeki bir polis kaynağından alınan bilgi aracılığıyla Duthe'nin kuvvetli ihtimal dağdaki bir otelde saklandığını öğrendik. Kapla, hedefi tam ortasından vurmuştu. İtalyanlar gerçekten de Mussolini'yi Roma şehrinin 80 kilometre doğusundaki Alp Dağları'nın en yüksek yerindeki bir otelde saklamakta Bilginin teyidinin üzerine 8 Eylül günü Scozzeli ve bir uçağa binip keşif uçuşu için dağın tepesine uçtular. Donma tehlikesi yaşadıkları maceralı uçuşun sonrasındaki kararga dönerken bir anda havada Amerikan uçakları gördüler. Sicilya'yı alan müttefikler savaşı İtalya yarımadasına taşımışlar. Ve Alman üslerini vurmaya başlamışlardı. Alman karargahının vurulması üzerine başka bir yere iniş yapan üçlü Tam olarak Mussolini'nin yerini tespit edememişti. Ama elde başka bir seçenek de yoktu. Ve İtalyanlar ha teslim oldu, ha olacaktı. Tek çare Alplerin zirvesine körlemesine bir operasyon yapmaktı


İtalya ise o sırada yediği büyük bir haltın ceremesini çekmekteydi. İtalyan hükümeti müttefiklerle yaptığı ateşkes görüşmelerini daha ayın başında bitirmiş ve kayıtsız şartsız teslim olup savaştan çekilmeyi kabul etmişti


ateşkesin Almanlar tarafından şimdilik bilinmesini istemedikleri için gizli tutulmasını arzu ettiler. Fakat ABD'li yetkililer İtalya'nın ateşkesi duyurmamak istemesinden işkillenip onları yapılan gizli görüşmeleri tüm dünyaya duyurmakla tehdit etti


Ateşkes duyulursa Almanlar Roma'ya girip bu ihanetin cezasını çok fena sorabilirlerdi. İtalya hem şiş yanmasın hem de kebap mantığıyla hareket ederken her şey yüzüne gözüne bulaştırdı. Ve ortada kalakaldı


Bir taraftan müttefiklerin, diğer taraftan Almanların güvenini kaybetmişlerdi. ABD tüm kamuoyuna İtalya'nın savaştan çekildiğini duyurunca mecbur İtalya'da bunu teyit etmek zorunda kaldı. Almanlarsa haliyle Küplere binmişti


Bu ihanetti. Ve Almanlar ihaneti asla unutmazdı. Derhal mihver harekatını başlatıp İtalya ordusunu silahsızlandırmalı ve Roma'yı işgal etmeliydiler. İtalyanlara güvendiği için kendini aptal gibi hisseden Field Mareşal derhal harekete geçti. Ve müttefiklerin Güney İtalya'ya asker çıkardığı 8-9 Eylül günü Roma da dahil olmak üzere pek çok İtalyan yerleşiminin yönetimini başarılı bir şekilde aldı


Fakat İtalya'yı elde tutabilmek için Almanlara Duche lazımdı. Yüzbaşı Scorzeni Vaktinin artık hiç kalmadığını anladı. Teslim olan İtalya hükümetinin Mussolini ABD'ye teslim etmesi an meselesiydi, derhal Alman merkezinden Alp Dağları'na operasyon için izin aldı. Kum saati çevrilmiş, zaman akmaya başlamıştı.

Mussolini'yi kurtarmak. Führeri'nin nefesini iyice ensesinde hisseden General Koçtudent 11 Eylül günü paraşütçü Binbaşı Haral Morsu'da yanına alarak Mussolini'yi kurtarmak için planlarını yaptı


Studat ve paraşütçüleri Skorzani ve komandolarına operasyonda görev vermediler. Çünkü bu uzmanlık isteyen bir işti. Ve Wafff'ın SS'ler ne askerdiler, ne de uçuş tecrübeleri vardı. Onlar sadece Nazif Partisi'nin milisleriydi


Yüzbaşı Scorzen'i olası başarıdan pay elde etmek istediği için zor da olsa kendisini ve 17 komandosunu Hitler'den de güç alarak operasyona yamamayı başardı. Student ve Mors'un planı şu şekildeydi. Mussolini'nin tutulduğu otele ulaşım için tek yol bir teleferik hattıydı


Teleferiğin vadideki ayağına topluca saldırıp tantana çıkarılamazdı. Çünkü 24ncü İtalyan tümeni yakınlarda konuşlanmıştı. O yüzden çift taraflı bir baskın yapılmak zorundaydı.  10 kişi taşıyabilen 12 adet DS 200 model planör gizlice iniş yapacaktı. Çoğu FG 42 model otomatik tüfek taşıyan ilk üç piyanördeki ekip otele 20 metre ötedeki alana inecek ve hemen Mussolini'yi kurtarmak için otele saldıracaktı


Scordini ve ESES'ler ise iniş alanını güvenliğe alıp İtalyan subayları tutuklayacaktı. Üçüncü grupta Gransa'daki teleferiğin olduğu yere iniş yapıp teleferik hattını ele geçirecekti. Dördüncü ekip ise otelin çevresini emniyete alıp olası bir saldırıda oteli koruyacaktı


Binbaşı Morskomutasındaki 260 kişilik motorize birlik ise sessizce girecek. Ve İtalyanları etkisiz hale getirip teleferiğin aşağıdaki. Vadideki ayağını ele geçirecekti


Son aşama olarak da kurtarılan Mussolini teleferikle vadiye indirilecek ve oradan da bir uçakla Hitler'in yanına götürülecekti. Fakat bu operasyonun başarı şansı düşük gibi görünüyordu. Üstüne İtalyan hükümeti herhangi bir girişimde Mussolini'yi anında öldürme talimatını çoktan vermişti


Mussolini'nin hayatıyla oynanan kumar başlamak üzereydi. Gece 3 sularında 15 adet Fiat marka kamyona bindirdiği 260  adamıyla binbaşı mors yola çıktı


Böylece meşe harekatı başladı. Binbaşı gizlice ve yavaşça 96 kilometrelikte olan başlı yolu 10 saatte katetti. Sessizce asargeye ulaşan Mors, baskın sonucunda buradaki İtalyanları teslim alıp teleferiği ele geçirdi


O burayı ele geçirdiğinde saat 14 civarıydı. Tam o sırada Gransa suya inmesi gereken paraşütçülerden haber beklemeye başladı. Paraşütçüler ise sabahın erken saatlerinde kalkıp içtima için toplandılar


Operasyonun baş sorumlusu Stuttgart gidip askerlere son konuşmayı yaptı. Saat 11 planörleri çekecek uçaklar geldi. Korgeneral görevin çok zor olduğunu ve iniş yapılacak yerin dağlık olduğu için zayiatın %80 varabileceğini peşin peşin söyledikten sonra Musollini'yi ölü ya da diri ele geçirmelerini askerlerine sıkıca tembihledi.13:05'de  görev kuvvetini taşıyan uçaklar havalandılar. Uçakların giderek irtifa kazandığı sırada çıkan şiddetli rüzgar işlerin plandan sapmasına neden oldu


Uçuş düzeni tamamen allak bullak oldu. Ve Scorznenin'in uçuş ekibi bir anda önderliği alıverdi. Sadece destek için operasyonda olmasına izin verilen Yüzbaşı bir anda başrol oluvermişti


Derken saat 14:03 planör pilotu Teğmen Mayer'in başarılı inişiyle Skorseny ve SS kumandaları paldır küldür planörden çıkıp otele doğru koşmaya başladı. Yüzbaşı alana ilk olarak inen olmanın avantajıyla planı yok sayıp derhal Mussolini'yi aramaya koyuldu


Yüzbaşı etrafına komandolarının toplandığını görünce derhal otelin ön tarafına yöneldi. O sırada diğer planörler de yavaş yavaş iniş yaptılar. Almanlar yarı kaos ortamında duruma göre hareket ederek otele ve teleferiğe yöneldiler


Scorzeni ve yanında getirdiği İtalyan generali bir anda karşılarında gören İtalyanlar şoka uğramıştı. Onlar hiçbir şekilde saldırı beklemiyor. Adeta otelde tatil yapıyorlardı. Skorzeni ve komandolarının ateş etmeyin şeklindeki çağrıları karşısında afallayan İtalyanlar ne yapacaklarını bilemediler. Bu kargaşadan yararlanan SS'ler İtalyanları ite kaka hızlıca otele daldılar. Otelin içindeki 100 kadar İtalyan SS'leri ve arkadan gelen paraşütçüleri görünce panikleyip odalara çekildiler


O sırada hızla merdivenlere yönelen pencereden görmüş olduğu aramaya koyuldu. İtalyan amiri ve subaylara gelecek olursak onların durumu tam bir komediydi beklenmeyen baskın karşısında ne yapacaklarını bilemeden kalakaldılar. Mussolini'yi terslik durumunda öldürme emri almışlardı. Ama bu konuda tereddüt yaşadılar. Paraşütçüler teleferiği ele geçirip otel çevresini güvenlik altına alırken skorzeni ve adamları da nihayet Mussolini'nin olduğu odayı bulup içeri daldılar


Içerideki iki teğmeni etkisiz hale getirdiler. Sonrasında Yüzbaşı İtalyan amir ve subayları teslim alıp güle oynaya onlarla kucaklaştı. İtalyanlar da bir şampanya şişesi getirip Alman subayla Paylaşarak sorun çıkarmayacaklarının garantisini verdiler. Durumu kontrol altına alan Scorzeny odaya tekrar dönerek Mussolini'ye bir Nazi selamı verdi. Ve ona Duch Führer beni sizi serbest bırakmam için gönderdi dedi


Mussolini'de karşılık olarak Dostum Hitler'in beni yüzüstü bırakmayacağını biliyordum. Şeklinde cevap verdi. Mussolini böylelikle artık kurtulmuştu


Almanlar bırakın zayiat vermeyi koca operasyonu tek bir kurşun dahi sıkmadan tamamlamışlardı. Teğmen Berleps, Aselge'deki sorumlu binbaşıya durumu bildirdiğindeyse saat 14:15'di. Yani operasyon sadece 12 dakika sürmüştü

 

Sonrasında ise korgeneral özel pilotu Gerlah F 156 tipi bir uçakla zor şartlar altında Adolf Hitler'in yanına götürmeyi başardı. Bu son adımla beraber de dünyayı sarsan kurtarma harekatı başarıyla sonlandırılmış oldu


Koçtudent'in paraşütçüleriyle Scozeni arasında başarının kime ait olduğu tartışması yıllarca devam edecek bir konu olarak kenarda durak uysun. Nazi Almanya'sı bu operasyonla hala çok zor işlerin üstesinden gelebileceğini göstererek siyasi ve askeri gücünü rakibe bir kez daha göstermişti. Bu operasyon aynı zamanda özel harekat birliklerinin ne denli önemli olduğunu tüm dünyaya bir kere daha göstermişti


Fakat Hitler'in Mussolini'ye yönelik umutları ve İtalya'nın mihvere geri dönmesi yönündeki umutları 14 Eylül'de tamamen sönmüştü. Kurtarma sonrası ikili arasındaki 14  Eylül'deki ilk görüşmede Hitler karşısında imparatorluk hayalleriyle birlikte çökmüş bir hayaletten başka bir şey olmadığını anladı


Musolliğini artık tarihi misyonunu tamamlamış ihtiyar bir adamdan başka bir şey değildi.




20 Ağustos 2023 Pazar

Ağrı İsyanı

 


Türkiye Cumhuriyeti 1923'te kurulduktan sonra Anadolu topraklarında bir cumhuriyet kurma girişimi daha olmuştu. 

1925  Şeyh Said İsyanı'ndan sonra isyancıların bir kısmı çevre vilayetleri, bir kısmı da çevre ülkelere kaçmışlardı. Sığınılan ve örgütlenilen başlıca yerlerden biri de Türkiye İran sınırıydı. Mayıs 1926'da Yusuf Taşo adamları İran sınırına geçip Ağrı Dağı'na gelmiş ve civar köylerden hayvanları çalıp adeta kendilerine dokunulmaz ilan etmişlerdi. Bunun üzerine bölgeye ön inceleme amacıyla giden 28 nci piyade alayı Sorunun beklenenden büyük olduğunu görüp birkaç çatışmadan sonra geri çekildi. Çatışmada birçok asker şehit oldu. Bu geri çekilme, isyanın büyümesine sebep olacaktı. Isyancılar Türk askerini püskürttük. Türk askerini ezdik diyorlardı

Şeyh Sait'in intikamı alınıyor söylemlerine Milliyetçi söylemlerin de eklenmesiyle isyana, broheski tello ve eski Osmanlı Yüzbaşısı İhsan Nuri Bey de katılmıştı. Bu ise Bu isyan dini bir ayaklanmadan ziyade milliyetçi bir ayaklanmaydı. Ilerleyen günlerde askeri birlikler geniş çaplı bir taarruz planı yaptı. Fakat bunun haberini alan isyancılar birkaç kişilik gruplar halinde tepelere yerleştirdiği adamlarıyla askerleri oyalayıp İran'a kaçtılar. 

Isyancıların varlıklarını sürdürdüğü her ay katılımlar daha da fazla artıyordu. Bu süreçte sürekli girip çıktıkları İran sınırı onlara adeta dokunulmaz bir zırhın içine alıyordu. İran hükümeti isyana destek olmamıştı

Ama sınırdan geçenlere de bir şey dememişti. Düzenlenen taarruzlar sonucunda ülkede isyancı kalmamıştı. Ama İran sınırında toplu bir grup oluşturmuşlardı. Üstelik bölge şartlarına alışkın olduklarından dolayı çatışmalar sırasında üstün geldikleri doluyordu. Fakat bu vurgaç taktiğinin uzun süre başarılı olmayacağını ve kendilerini hedeflerine ulaştırmayacağını düşünen isyancılar mücadeleyi başka alanlara taşıdı. Destek için dış yardım talebinde bulundular


Tam bu sırada Kürt Ermeni dayanışmasını temsilen kurulan cemiyeti devreye girdi. Isyanı dünyaya tanıtacak ve cumhuriyeti kuracak örgüt belli olmuştu. Dönemin gazeteleri Kürt Cemiyeti teşkilatıyla Ermenilerin birleştiği anlaşılıyor 
başlıklı yazılar yayınlamaya başlamışlardı. Hoybun Cemiyeti ve Asiler planlı şekilde hareket etme yönünde hemfikir oldular. Türkiye sınırlarına yakın yerlerde toplantılar yaptılar. Örgüt binaları kurdular

Bu toplantılara Ermeni Taşdak Cemiyeti'nden emrizyon ve Aris, İngiltere'yi temsilen de Yüzbaşı katılmıştı. Türk basınına göreyse ünlü ajan Laurran, isyanı, Bağdat'ta hoca kılına girerek tetiklemekteydi. İngiliz yüzbaşı Ermeni ve Kürt isyancılara şunları söyleyecekti. İngilizler Kürtlere para yardımının yanında silah ve mühimmat yardımı yapacaklardır. Masturiler Kürt kıyafeti giymek suretiyle Kürtlerin yanında isyana katılacaklardır

Yine bu toplantıda Yunanistan ve İtalya'dan gelecek silah yardımları görüşülmüştü. Cemiyetinin ortaya çıkmasıyla silahlı direniş uluslararası bir boyut kazanmış ve Kemalist Türkiye karşısında kim varsa temasa geçilmişti

temasa geçilen ekiplerden biri de temmuz 1928 raporuna göre ihtilali mukaddes cemiyetiydi. Paris'te bulunan bu cemiyet hilafet yanlısı eski Osmanlıları temsil etmekteydi. Bu cemiyetle de anlaşmalar yapılmıştı

Van, Bitlis ve Erzurum'da Ermeni hakimiyeti kabul edilecek. Kürtlere özerklik değil, tam bağımsızlık verilecekti. Yönetim kadrosuyla iş birliği yapılmış olsa da eski Osmanlı'yı arzulayan bir kısım memur ve kanaat önderi Ermeni ve Kürtlerle iş birliği yapıp Anadolu topraklarını onlara bırakmaktansa Mustafa Kemal'le beraber savaşırız diyerek desteğin sınırlı bir düzeyde kalmasını sağlamışlardır. Mesela Rizeli Ebu Rahrar Hasan Efendi şöyle söylemiştir. Vallahi billahi şimdi Mustafa Kemal'e muhalifim bu hareket tahakkuk etsin. Onun en büyük dostu ve fedaisi olacağım. Ben hürler fedailer babasıyım. Benim Rize'de sözüm geçer. Bir çete teşkil eder, Ağrı Dağı'nı başlarına yıkarım


Müslümanlık başka, Mustafa Kemal Paşa'ya darılmak başkadır. Bu dargınlık meselesini biz aramızda hallederiz. Aile meselesidir. Vatanın bir zerresine canım feda olsun

Fakat Hoybon Cemiyeti yine de aldığını almış, isyanı dünyaya duyurmuş, gerekli silahları toplamış ve özellikle birçok aşireti isyana destekler seviyeye getirmişti. Bunda isyanın uzun yıllara yayılmasının da etkisi oldukça fazlaydı

Çünkü Türk ordusu karşısında toplu bir düşman göremiyordu. Üstelik isyancılar ilerleyen yıllarda yanlarına ailelerini de almış ve tüm Kürt halkını ayağa kaldırmak amacıyla propaganda çalışmalarına başlamıştı. Onlara göre kadın, yaşlı, herkes ayaklanmaya katılıyor ve bağımsızlık istiyordu. Fakat bu ayaklanmaya katılmayan Kürt aşiretler, katılanlardan daha fazlaydı. Yine bölgedeki Türkmenler de ayaklanmalara katılmamıştı. Cemiyeti İngilizlerden aldığı bir telsiz şebekesiyle bir matbaayı Ağrı Dağı'na göndererek isyanın başkomutanı İhsan Nuri Bey'in emrine vermiş ve gazete çıkarılmasını sağlamıştı. Isyancılar Ağrı'da bir cumhuriyet kurduklarını ve bir bayrağa sahip olduklarını belirtip Dış ülkelere mektuplar yollayarak tanınma taleplerinde bulunmuşlardı. Türkiye Cumhuriyeti 1929 yılına kadar defalarca bölgeye operasyon gerçekleştirmiş fakat bu operasyonlar isyancıların açık olan İran sınırından içeri girip Türk ordusundan kurtulmasıyla noktalanmıştır


1929 yılının sonlarına doğru isyancılar yolları bozmaya, demir yollarının demirlerini sökmeye, bölge halkının mallarını daha fazla gasp etmeye başlamıştı. Onların görüşüne göre 
Yol yapımı devletin egemenliğinin bölgeye daha rahat getirilebilmesi ve orduların rahat hareket edebilmesi içindi. Hayvan kaçakçılığı on, on beş küçükbaştan, yüz iki yüz küçükbaşa çıkmıştı. Çünkü isyancılar bu hayvanları İran'da satıp Operasyon için kaynak oluşturmaktaydılar. Devlet birkaç kez isyancılarla buluşmuş, af konusunu görüşmüş, fakat işin hareketinin liderleri bunu reddetmiştir. Çünkü planları oldukça iyi işlemektedir

Hedefleri bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır. Fakat dış devletlerin kışkırtmasıyla ne kadar bağımsız olacaklardır o başka mesele. Taarruzlar sırasında Türk ordusunun birçok uçağa düşürülmüştür. Mesela tayyare bölüğü komutanı pilot yüzbaşı Selahattin Üsteğmen Abdurrahman Şerif zorunlu iniş yapmış. Uçakları secde tarafından parçalanmış, çeşitli işkenceler yapılmıştır. Isyancılar da bu süreçte çok kayıp vermiş.


Fakat isyana katılan yeni aşiretlerle mevcutları sürekli dengelenmiştir. Cemiyetine, İngiltere, Suriye ve İran destek vermiş, örgütlenmelerini sağlamıştır. Isyan artık dış basında yazılıp çizilmeye başladığında 
Atatürk, Aralık 1929 Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Birinci Genel Müfettiş İbrahim Talibey'le geniş bir değerlendirme toplantısı yapmıştır. Artık sorunun çözülmesi için kesin tedbirler uygulanması kararlaştırılmıştır.

Artık meseleye Mustafa Kemal Atatürk el atmıştır. Çünkü o yıllarda yaşanan ekonomik kriz sebebiyle hazır olan para da bölgedeki isyanları bastırmaya gitmektedir. Bugünden sonra konuya halkın ilgisini çekmek için basına sert demeçler verilir, isyancılaron hareketleri sert bir şekilde eleştirilir. Atatürk en güvendiği arkadaşlarından biri olan Salih Paşa'yı yapılacak hareketler için 9ncu kolordu komutanlığının başına getirir. Derhal İran'a nota verilmesini ve açıktan isyancılara verilen desteklerinin son verilmesini ister. Verilen notadan basına şu bilgiler iletilmiştir. 

İran Hükümeti'nin eşkıyaya erzak ve silah vermek suretiyle açıktan açığa yapmaktan çekinmediği yardım keyfiyeti layıkıyla tespit edilmiş ve Türk efkarı umumiyesinin en geniş manasıyla duyduğu infial ve asabiyete tercüman olan hükümetimiz Tahran hükümetine oradaki sefilimiz Mahmut Şevket Bey vasıtasıyla bir nota vermiştir.

Atatürk'ün durumu ele almasıyla yapılacak askeri plan da bellidir. Ne olursa olsun İran sınırı geçilecektir. Ağrı Dağı'nın Türkiye tarafında kalan kısmından genel taarruza geçilecek asilerin her zamanki gibi İran'a kaçması sağlanacak
kaçış yönünde gizlenen Türk askerleri sınırdan kaçmaya çalışan asileri şoka uğratıp savunmasız kalmasını sağlayacaktır. Bu durumda asiler yukarıya. Sovyet Rusya sınırına girecek fakat asilere olan İngiliz desteği sebebiyle sınırlarını asilere kapatmış olan Sovyetler de kaçmalarına imkan tanımayacaktır. Plan uygulanma arefesindeyken Ağrı Dağı harici birçok yerde İhsan Nuri Paşa ayaklanma çıkarılmasını sağlar. 

Amaç
Hedef şaşırtmak, askerleri bölgeden uzaklaştırmaktır. Bu isyanlara Şeyh Sait İsyanına katılıp idam cezası verilmeyen bazı aşiretler de katılır. Bu isyanlar çok sert bir şekilde bastırılır.

Birçok aşiret, başka bölgelere zorunlu olarak göç ettirilir. Bu göçler sırasında elbette suçsuz kişiler de göçe tabi tutulur. Fakat o gün ve o şartlarda bunun ayrımını yapabilmek ne kadar gerçekçidir? Atatürk olayın derhal bitmesini istemektedir

Çünkü Batı'da da sürekli can sıkıcı demeçler veren bir Mussolini vardır. İran sınırına girmek için verilen notaya istenen yanıt gelmeyince Atatürk bu durumda bir zafiyet olduğunu düşünerek İran Tahran elçimiz Menduh Şevket Esendal'ı görevden geri çağırır.

Kurtuluş Savaşı'na çıkarken yanında bulunan asker kökenli sert yaratıcılığı tuttuğunu koparan, iş bitiren ve kendisine çok yakın olan Hüsrev Gerede'yi bölgeye elçi olarak atar. Hüsrev Gerede, İran'a gitmeden önce Yalova'ya Atatürk'ün yanına gelir. Yapması gerekenler bizzat Atatürk tarafından kendisine gazeteciler huzurunda iletilir. Atatürk Hüssev Gerede'nin yanaklarından öper. 
Hüsrev Pasaportun cebindedir. Fakat dönmeni değil, orada kalmanı, durumu dostane bir biçime sokmanı, sınır işlerini de çözümlemeni isterim. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti devlet adamları mazinin manasız kör dövüşlerini bilir. Onu hiçbir sebep ve suretle asla tekrar etmek istemez. Der

Aslında burada söylenen açıktır. Git ve işini halletmeden dönme. Bizler gerekirse dövüşmeyi de biliriz. Bu görüşmeye basının davet edilmesi Atatürk'ün sert stratejilerinden biridir. 

Olay Sonra basın bu olayı manşetinden düşürmez, dış devletlere konu hakkında Türkiye'nin kararlılık tutumu yansıtılır. Yıllar sonra bu tavrı Hatay konusunda da uygulayacak, hem kendi hükümetine, hem dış devletlere basın aracılığıyla mesajlar verecektir. Bu gelişmelerden sonra İran'dan 11 Ağustos 1930  tarihinde cevap gelir. Türkiye'yle iş birliğine hazırız. Bugünden sonra Türk birlikleri Ağrıya saldırılarını arttırarak devam ettirir

Özellikle Asilerin yiyecek ve su ihtiyaçlarının karşılandığı bölgeler ele geçirilir. Yerel aşiretlerden de artık asilere destek gelmemeye başlar. Tehditle alınan birçok erzak da bitme noktasına gelmiştir. Üstelik isyancılar arasında yer alan birçok farklı aşiret de kendi aralarında sürtüşme yaşamaya başlamıştır. Eylül 1930 yılında gerçekleşen son darbe saldırısında birlikler Ağrı Dağı'na doğru hücuma geçer. Tam bu esnada İran sınırını geçen ikinci birlikten askerlerimiz isyancıların kaçış alanını kapatır. Alan, gün gün daraltılıp, asiler grup halinde etkisiz hale getirilir. Isyancılarla beraber bulunan Ermeni Taşnak temsilcisi gelişmeler karşısında İhsan Nuri Bey'e
Şu öneriyi yapar. Eğer biz 24 saat içinde Ağrı'yı terk etmezsek hepimiz Türklerin eline geçeceğiz. Isyanın öncülerinden olan Broeski Tello bütün kadın, çocuk ve ihtiyarların öldürülmesi fikrini ortaya atar. Isyancılar aileleriyle birlikte gelmiştir
Ve Türk askerinin ilerleyişi sonrası bir kısmı ailelerini düşünmeye başlamıştır. Ona göre bütün bağları korkmuş savaşçılar daha iyi direnecek ve savaşacaktır
üstelik daha az insanın karnı doyurulmak zorunda kalınacaktır. Fakat bu karar büyük bir tartışmayı beraberinde getirir. Yapılan tartışmalar sonunda bir sonuç elde edemeyeceğini anlayan eski tello kararlılığını göstermek için kendi ailesinden 10 kişiyi öldürür kendisine müdahale edilir ve bir yolu bulunup bölgeden uzaklaştırılır. Başkomutan İhsan Nuri de Ağrı Dağı'nı tamamen bırakıp başka bir bölgeye geçip toplu halde direnmeyi önerir. Fakat kapan kısılmış her taraf tutulmuştur. Yine de
İhsan Nuri Bey çok az bir grupla İran sınırına kaçmayı başarır. Fakat geri kalan birçok asi ve ailelere çoğunlukla uçakların bazen de makineli tüfeklerin hedefi olurlar
maalesef kurunun yanında yaş da yanmıştır

Fakat göz göre göre bir köye gidip toplu bir kıyım söz konusu değildir. Ermeniler bu olaylarda çok az kayıp vermiş olan Kürt kökenli insanlar olmuştur. Olaylara Fetih El Arap gazetesinin gözüyle bakacak olursak 21 Ekim 1930 tarihinde şöyle yapmışlardır. Kürtler ezildiler onları ateşe sürenler için Türkler veya Kürtler ezilsin mühim değildir. Türkler bu başarıyla övünmezler. Çünkü ölen kardeşleridir. Kürtler iyi ders aldı. Gördüler ki yabancı vaatleri bir yere kadar gelir. Felaket baş gösterince ortada görünmezler.

Bu harekette Ermenilerin rolü büyüktür. Kürtler unutmasın ki şerefli ve dolu Türk tarihinden ayrılarak ecnebi boyunduruğuna girmek feci bir gaflettir
Kendi menfaatlerini arayan bir takım halisler, ecnebi yardımlar ve cemiyeti akvam sözleriyle masum Kürtleri kandırdılar. Onları isyana teşvik ettikten sonra onları bırakıp kaçtılar. Ilerleyen günlerde küçük ve büyük Ağrı Dağı tamamıyla Türk ordusunun kontrolüne girdi.

Türk birlikleri tarafından kontrol edilen bu bölge resmi olarak 23 Ocak 1932  imzalanan uzlaşma, adli tesviye ve hakem anlaşmasıyla İran tarafından resmen Türkiye'ye bırakıldı.

İlerleyen zamanlarda İran'dan gelecek yeni bir isyanın önüne geçilmiş oldu. Atatürk'ün elçi olarak atadığı Hüsrev Gerede verilen görevi layıkıyla yapmıştı. Mustafa Kemal Paşa da doğu sınırlarımızda genel asayişi ve milli birliği bozmak
Şaki ve asileri imha edenleri takdir ve tebrik ederim demişti. 1932 yılında isyancıların yargılanması Adana Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Mahkeme çalışmalarını kısa bir zamanda tamamladı

34 kişi idama mahkum edildi. Birçok kişi isyana katılmasına rağmen bir süre sonra afla beraat etti. Fakat hepsi başka bölgelere sürüldü. Sürgün yiyen bazı kişilerin anlattıklarından dinlediklerimize göre bir kısmı hükümete, bazıları bizzat Atatürk'e yazdığı mektuplar sonrası doğdukları topraklara geri döndüler. Bölge 1937  Dersim isyanına kadar nispeten sessiz kalacak. Cumhuriyet hükümeti bölgeye okul, sağlık kuruluşu ve demir yolu yapmaya devam edicekti. 

Mustafa Kemal Atatürk'ün yazmış olduğu mektubun şu dizileriyle bitirelim. Kürtlerin devletten ayrılarak İngilizlerin himayesinde bağımsız Kürdistan kurmaları teorisini tasvip etmem Çünkü bu teori muhakkak Ermenistan lehine İngilizler tarafından tertip edilmiş bir plandır. 


12 Ağustos 2023 Cumartesi

M4 SHERMAN FIREFLY - TIGER -1 için geliştirildi.

 

İkinci Dünya Savaşı'na dahil olmuş ülkeler arasında bir çok alanda olduğu gibi savaş teknolojileri içinde büyük bir yarış söz konusuydu bu teknoloji yarışında en belirgin savaş araçlarından biri ise tanklarda özellikle ikinci Dünya Savaşı'nın başında Almanların geliştirdiği savaş takti Blitzkrieg durdurulamaz gibi gözükse de müttefikler ilerleyen dönemde bu savaş tarzına alışmışlardı müttefikler geliştirdikleri tanıklar ile alman panzerleri karşısında dengeyi sağlamaya başladıklarında ise alman mühendisliği 1942 yılında sahalara yeni bir tank sürmüştü bu tank da Panzerkampfwagen kısaca tiger-1 tankı idi ilk olarak doğu cephesinde görülmeye başlayan tiger-1 Sovyet Ordusunda büyük


şaşkınlığa uğrasada Sovyetler bu tanka karşı önlemlerini almaya başlamıştı Tiger tankın ünü tabii ki Amerikan ve Britanya kuvvetlerinede yayılmıştı bu kuvvetlerin üretimine öncelik verdiği tank s SHERMAN-M4 tankı idi sahada hızlı bir tank olmasına rağmen 75 mm'lik kısa namlulu topu tiger-1 Zırhını delebilecek kapasitede değildi. Bu konuda en güzel örnek ünlü alman tank komutana

 MichaeWittmann bir  Firefly tarafında vurulup Tiger-1 tankının imha edilmesidir. ilk olarak SHERMAN Firefly ya neden ihtiyaç duyduğu ve tasarım nasıl gelişti detaylandırmaya başlayalım müttefikler Normandiya çıkarması hazırlıklarını yaparken Almanlar da atlantik duvarın arkasını sağlam olacak panzer birliklerini özellikle tiger-1 tanklarını göndermişlerdi bu VERMAHTA bağlı panzer birliklerinden çok müttefiklerin en çok çekindiği birlikler olan SS birliklerine yollanmıştı ayrıca 1943 yılında Afrika

cephesinde İngilizler tiger-1 tanklarının gücüne canlı şekilde şahit olmuşlardı bunun üzerine o dönemde özellikle Britanyalılar tiger-1 rakip bir teknoloji arayış içine girmişlerdi çünkü tank birliklerinde hem yüksek kalibreli Topları olan tanklar yoktu hem de tank birliklerine yardımcı olacak İngiliz piyade birliklerinde birkaç antitank silahı dışında doğru düzgün antitank silahları da yoktu İngilizler kendilerini avantaj sağlayacak bir teknoloji aramaya başlarken yeni bir teknoloji

üretmek yerine var olan bir teknoloji geliştirmeye karar verdiler İngilizlerin geliştirdiği cruiser ve Challenger tanıklarına 76 mm'lik uzun namlulu toplar koyulması planlanıyordu fakat bu projeler ağır şekilde ilerliyor ve tanıkların prototiplerin tek tek gövde ve de motordaki SORUNLAR aşılmaya çalışılıyordu bu tankların seri üretiminin gecikecek anlaşılınca bir grup İngiliz Tankçı

general İngiliz tedarik Bakanlığı'na yeni bir teklif sundu zaten kullanımda olan M4-Sherman var bunların gövdesi kullanılarak 76.2 mm'lik uzun namlulu bir topu bulunan bir taret ekleyip tanka güçlü zaafları olan alman tankları ile daha iyi mücadele edecek hale getirmekte tabi buradaki sorun 75 mm'lik kısa namludan 76.2 mm uzundan  geçildiğinde topun geri tepmesi ne gövdenin nasıl tepki vereceğini o dönemde manuel olarak nişanlama yapılır toplar ateşlendiğinde

topun geri tepmesindeki denge bir tanklarının en önemli özellik de tam gövdesi geri tepmeye  direnç sağlayamadığı ve denge bozulduğu zaman mermiler hedeflenen noktada çok farklı yerlere gitmek idi. Buda saniyelerin önemli olduğu çatışmalarda hiçte istenmeyecek bir durumda İngiliz tedarik bakanlığı ilk önce bu teklifi reddetti çünkü bu teknoloji için Amerika Birleşik Devletlerindeki şirketlere Bağımlık alınacaktı Britanya hükümeti ise kendi teknolojilerini geliştirmek ve ileriye götürmek

istemekteydi hükümet bunun yerine cruiser ve Challenger tanklarına yoğunlaşılmasını istese de bu tankların projelerindeki gövdelerini 75 mm'lik toptan daha büyük bir topu kaldıramayacağı anlaşılmıştı yeni tasarım çalışmaları başlasa da İtalya ve normandiya yapılacak çıkarmalar için vakit az almaktaydı sonunda fikri kabul eden tedarik bakanlığı bu fikri Amerika Birleşik Devletleri ile de paylaşmıştı ama seri üretimdeki piyade destek için kullanılan tankların projesini bozamayacaklarını

bildirmişlerdi bunun üzerine Britanya da Vickers tanklarını üreten mühendislerden Britanya yapımı olan 76.2 mm'lik 4.1 metrelik namlı uzunluğu olan antitank silahı olan    Ordens Create Sherman  tankına bir taret olacak şekilde tasarlanması istendi neden Ordens seçil denirse,  Afrika cephesinde bu antitank silahı tiger tanklarına ciddi zarar veren Britanyalıların elindeki nadir teknolojilerden bir olduğunu ispatlamıştır antitank silahı hızlı bir

şekilde tarete dönüştürüldü ve birkaç adet üretildi ilk üretilen taretler M4 Shermanlara monte edilerek testere başlandı testlerde top ateşlendikten sonra tank yaklaşık olarak 1 metre kadar geri tepiyordu mühendisler bunun taretin uzunluğundan kaynaklandığını anladılar geri tepme sistemini ya da tareti değiştirmek yerine geri tepmeyi gövdeye ileten silindirleri kısaltarak topun her iki yanında yerleştirdiler bu çözüm sonrası geri tepme

istenilen noktaya geldi ve ateşlendiğinde istenilen hedeflere minimum sapma ile vurulmaya başlandı ayrıca tarette bir sorun da vardı tank vurulduğunda yükleyici dışında diğer dört mürettebattan sırayla hemen üstlerindeki kapaktan çıkabiliyorlar de bu kapak sağ üsteydi ama yükleyici taretin sol tarafında çalışıyordu Buda çıkış sırasında bir karmaşaya neden olabilir bunuda düzelten mühendisler o dönemin tanklarında nadir gördüğümüz tarette iki kapak sistemini yaptılar. personelin acil durumda daha hızlı tahliye edilmesi sağlanmış oldu böylece aynı zamanda bu sistemi ile yüklenicinin tankta hareket edecek yerinin azalmış olması nedeniyle yükleyici etrafına da çok mühimmat konulmasına da imkan sağlamış oldu tankın tareti istenilen düzeye gelmişti ama M4-Shermanların en zayıf yönlerinden biri de son geliştirmeler ile 63 mm yükseltilen ön zırhidi bu zırh kalınlığı savaş alanında karşılaşacağı Tiger tanklarıyla 88 mm'lik top ile rahatça deliniyordu askerler bu tankın muharebe alanlarında tiger-1 ile burun buruna savaşacağını düşündüklerinden palet arızaları için gerekecek yedek parçaları tankın önüne ve yanına konumlandırarak zırhın kalınlığında arttırmaya çalışıyorlardı bir çok testten geçilen tank için en sonunda 1943 yılının Ekim ayında onay alınmıştır İngilizlerin ilk amacı bu tankı Normandiya çıkarmasını yetiştirmekte bu yeni tanka ateşlendiğinde namlunun ucundan çıkardı alevden dolayı Sherman Firefly yani ateşböceği ismi verildi Firefly 17 PDR olarak da isimlendirilen topu antitank silah için üretildiğinden daha ince zeminlerde örneğin hafif zırhlı araçlar da ya da beton zeminlerde çok da başarılı olamıyordu çünkü mermi direnç görmediğinden patlamıyor sadece delip geçiyordu Sherman fireFly da genel olarak üç farklı mermi kullanılıyordu standart antitank mermisi yüksek patlayıcı zırh derici verme ve balistik başlıklı mermilerdi. APDS kodlu zırh delici mermiler Fireflydan ateşlendiğinde 1000 metreden 233 mm'lik zırhlıları standart mermi ise 1000 metreden 150 mm'lik zırhlıları delmekteydi Buda bize gösteriyor ki almanların panter tiger-1, King tiger tankları için Sherman Firefly gerçekten bir baş belasıydı seri üretim için bu proje Amerika Birleşik Devletleri'ne tekrar sunulduğunda ise Amerika Birleşik Devletleri yine kabul etmemişti ama Britanyaya tareti olmayan gövdeleri göndereceğini ve istedikleri geliştirmeyi yapabileceklerini iletmişti burada bir soru hemen akıllara gelebilir. Amerikalılar tank daha iyi hale gelecekken bunu niye kabul etmediler birincisi kendi üretimleri bir taret eklenip Britanyaya bu teknoloji ortak ettiklerinde lisansı Britanya da almış olacaktı zaten kendi ellerinde bunu geliştirecek teknoloji mevcuttur ve savaş sonrası kendi ürettikleri teknoloji rakip olarak karşılarına çıkacaktı. ikincisi hala seri şekilde üretilen tank yeterli görmekteydiler ama 1944 yılında Almanya'nın son taaruzu olan  ağır Alman zırhlıları karşısında 75.000 metrelik top olan Shermanların bunların yetersiz olduğunu acı şekilde anlamışlardı ve savaşın son yılında uzun namlulu 76 mm'lik 105 mm'lik modelleri geliştirilmişti çeşitli SORUNLAR giderildikten sonra ilk Sherman Fireflylar 1944 yılının Ocak ayında seri üretime geçmişte Normandiya çıkarması hazırlıklarında Montgomery'nin 21. Ordu grubuna 342 adet Firefly teslim edildi genellikle İngilizlerin bir tank bölümünde üç standart Sherman ve bir Sherman FireFly üç Crombellbul bir FireFly şeklinde bulunmaktaydı fakat Crombell tankları olan birliklerde çıkarmadan sonra parça farklılığından lojistik SORUNLAR oluşmaya başlayınca Fireflyla Crombell yanından alınarak bölükler iki Sherman iki Firefly olacak şekilde düzenlendi çıkarmanın başında iç bölgeleri ilerleyen müttefikler Fireflyların Panzer-4 panter Shootbe ve tiger-1 karşısındaki etkisini gördüklerinde yaklaşık 1600 adet daha Shermanlardan  FireFlylara hızlıca dönüşüm yaparak cepheye yolladılar 1945 yılının mayıs ayından itibaren ise biraz önce bahsettiğim 76 mm'lik ve 105 mm'lik Shermanların üretilmesi ile Amerika Birleşik Devletleri Firefly dönüşümlerine izin vermedi ve dönüşümler sonlandı toplamda sayısı bilinmese de yaklaşık 2100 ile 2200 arası fire Flyinn savaşa sürüldü tahmin edilmekte panzer reislerinden olan ünlü alman'tan Komutanı Espark FireFly ile ilgili olarak araların da şunu belirtiyor  normal Shermanlar gördüğümüzde sayıları çok fazla değilse cesurca bu tatlının üstüne gidiyorduk çünkü ön cepheden bize bir şey yapamayacaklarını bilmekteydi fakat Fireflyların etkisini gördükçe daha temkinli olmaya başlamıştı bunu anlayan bazı normal Sherman personeli ise kısa namlusu olan tanıkların ucuna borular takarak tanıklarının Firefly gibi görünmesini sağlıyordu son olarak Firefly savaşta neler yapmıştı Fireflyların tam olarak ne kadar tank etkisiz hale getirdiğini bilemiyoruz ama raporlanan harekatlarda Tiger tankında çok panter tanklarını savaş dışı bıraktığı bilinmektedir şimdi kayıtlara geçmiş  bir kaç olaydan bahsedelim; -1:24Tiger tankının bir FireFlydan ateşlenen mermiyle imha edilmesidir  belgeseller yapılsa da bu çatışmaların devamında üç Tiger daha çeşitli Fireflylardan ateşlenen mermiler sonucu imha edilmiştir yine 1944 yılının haziran ayında  çatışmalarda teğmen hem de komutasındaki Firefly altı atış ile beş panter tankını imha etmişte çatışmanın genelinde iki panter daha farklı  olaylar tarafından imha edilmiş beş tane panter de savaş alanından geri çekilmiştir Fransa'daki başka bir bölge olan  ise tek bir Firefly ve üç Normas var tümenden beş adet panter ile karşılaşırlar gördüğünüz üzere yaşanan çatışmalarda Çavuş harris komutasındaki Firefly beş atış da beş Panteri imha etmesi yine kayıtlara geçmiş başarılardan beridir olaylar İngilizlerin çabasıyla savaşa girmiştir ama kısa notlar halinde verdiğim olayların hepsinde başarılar, Kanadalı askerlere ait olması da işin ilginç yönlerinden biridir fly tankları ama panzer 4.05'i toplarla ilgili bir çok kayıt mevcuttur son olarak şu soru sorulabilir bu tank hiç mi imha edilmedi  evet edildi ama bunuda tam olarak bilemiyoruz çünkü imha edilen kanıtlar Firefly adı altında ayrı zaiyat olarak değil german olarak kayıt edilmiş fakat bazı kaynaklarda 300 350'ye yakın imha edildikleri belirtilmiştir.