14 Ocak 2024 Pazar

NAPOLYON BONAPART | 1793 Toulon

 1789 yılında dünya tarihinin en önemli olaylarından biri gerçekleşti

Fransa monarşisi temelinden sarsılmış pek çok şeyi değiştirecek olan ihtilal ateşi tüm ülkeyi sarmıştı. Ihtilal her yeni adımıyla monarşiyi zayıflatıyor ve asırlardan bu yana kökleşmiş kurumları yıkıyordu

Bunun yanında ihtilal, yeni bir dünya vizyonu ve bir devlet anlayışı ortaya çıkarıyordu. Pekala bu yeni fikir akımları Avrupa'nın diğer toplumlarını da etkileyebilir ve Fransızlardan esinlenerek başka toplumlarda Kral ya da imparatorlarına karşı harekete geçebilirlerdi. Işte bu korku bir anda tüm Avrupa hükümdarlarına sarıverdi. Avrupa ülkeleri İhtilal Fransa'sına karşı cephe alınca kıtada hava bir anda bulutlandı.

Görünüşe göre şimşekler çakacak, yıldırımlar düşecek ve Kıta Avrupası'nda yağmur başlayacaktı. Fransa kralı 16 ncı Lui'nin ihtilalcilerden kaçma teşebbüsü ve Haziran 1791 de yakalanmış. Savaşa evrilecek sürecin ilk adımı oldu. Avrupa liderleri ilk kez bir kralın ayaklanan bir milletin önünde aşağılandığını görüyordu. Bu onları dehşete düşürdü, bir şey yapmalıydı. Yoksa hepsinin sonu 16 incı  Lui gibi olabilirdi. Bu olaya tepkisini ilk koyan Prusya ve Avusturya oldu. Rus Çaliçesi de bu ikiliyi devamlı kışkırtıyordu. Çariçe'nin amacı bu iki devlet Fransa ile uğraşırken Polonya topraklarından arzuladığı lokmayı yutmaktı. Sardunya, İspanya ve Napoli kralları da devrimcilere karşı girişimde bulunulmasını istiyorlar. Fakat daha küçük çaplı ülkeler olduklarından çekiniyorlardı.


İngiltere'yse şimdilik ortamı koklamakla yetiniyordu. Osmanlılarsa Avusturya ve Rusya ile yaptığı savaştan daha yeni çıkmıştı. Ve kendi yaralarıyla ilgilenmekteydi. Saksonya'da toplanan Prusya Kralı ve Avusturya İmparatoru 
bir bildiri yayınlayarak Fransa'ya müdahale edilmesi gerektiğini kararlaştırdı. Bildiride monarşinin diriltilmesinden söz edilmesi ve hele kralcılardan bir ordu kurulmak istenmesi, ihtilalcileri kızdırdı.

Fransız Yasama Meclisi'nde savaş taraftarları artmaya başladı. Mecliste savaş görüşmeleri yapılırken Avusturya ve Prusya resmi olarak müttefik oldular. Ihtilalcilerin ultimatomlarına ikinci Fransuva cevap bile veremeyince Fransa Nisan 1792'de  Avusturya ve Bohemiye Kralı ikinci Fransua'ya savaş ilan etti. Yeni yapılan anlaşma gereği Prusya'da Avusturya'nın yanında savaşa girdiğini açıkladı. Ve böylece Fransız devrim savaşları başladı


Fransa savaşa perişan bir vaziyette girdi. Elde düzenli bir ordu yoktu. Ihtilalden sonra asiler ordudan çıktı ya da çıkarıldığı için subay ihtiyacı had safhadaydı

Ihtilalin ardından kurulan gardnasyonel kıtaları ise disiplinsiz, düzensiz ve tecrübesizdi. Hükümetteyse para ve askerleri donatacak imkan yoktu. Ittifak ordusunun başkomutanı Prusyalı General Brunson birlikleriyle Fransa sınırlarını aşıp karşısına çıkanları yendikten sonra Paris'in yolunu tuttu. Fakat ittifak ordularının ilerleyişi bundan sonra yavaşladı. Çünkü amaç Fransa'yı işgal değil, ihtilalcileri caydırmaktı.

Ek olarak Avusturya'da askeri açıdan iyi sinyaller vermiyordu. Avusturya daha bir yıl önce Osmanlı'yla savaştan çıkmış ve yorgundu. Üstüne bir de Rusya'nın fırsatçılığı vardı.


Almanlara gazı veren Rusya, onlar batıda savaşırken, Osmanlı'yla savaşı bitirip, Polonya üzerine yoğunlaşınca Avusturya ve Prusya'nın odağı bir anda buraya kayıverdi. Bu sebeplerden dolayı Dukde Brunsvik, ilerlemek yerine bir bildiriyle karşı tarafa gözdağı vermek istedi.

28 Temmuz 1792'de yayınlanan bildiride general Paris ve Fransız halkından Kral'a itaat etmelerini istedi. Bu hamleyle farkında olmadan ittifak güçleri kendi topuklarına sıkmıştı.

Bildiri kızgın ihtilalcilerin Fransız milliyetçiliğini ve vatanperverliğini harekete geçirdi. Danton Hükümeti bütün Fransızları orduya katılmaya davet etti. Ve büyük bir seferberlik ilan etti.



Benzeri daha önce görülmemiş bir şekilde genç yaşlı demeksizin her Fransız orduya koşmaya başladı. Ihtilalin doğurduğu yeniliklerden birisi de aslında buydu. Yurttaş asker fikri ortaya çıkmıştı.

ve Fransa'nın Avrupa'ya karşı en büyük kozu da bu olacaktı. Yenilenen kanla beraber Fransızlar 20  Eylül 1792'de Balmi muharebesinde Bronzweek'in ilerleyişini durdurdu

Bu onların savaştaki ilk büyük galibiyetiydi. Aynı günlerde toplanan yasama meclisi de artık monarşiyi tamamen kaldırıp, cumhuriyeti ilan etti. Ve Fransız ordusuna ihtilal fikrini yayma görevini verdi. Işte şimdi işler daha da kızışmıştı

Fransız orduları meydanda başarılı olmaya başladı. Kasım 1792'de Jömepe muharebesinde Avusturyalıları yenip bugünkü Belçika'yı ele geçirdiler


Başka bir Fransız ordusu da Mainz şehrini işgal ederek Ren'in sol kıyılarına indi. Güneydoğu'da da Fransızlar, Niche,  Savoy Kontluğunu aldı. Işler iyi gidiyor, vivlanasyon nidaları savaş alanlarında yankılanıyordu

Ihtilali yayma fikriyle yanıp tutuşan Fransızlar tüm Avrupa'yı karşılarına alarak ateşe odun atmaya devam etti. Yeni rejimin ilk meclisi konvansiyon kral 16 ncı Luis'in başını 1793'de başını giyotine sürdü

Kralın idamı ve yaşananlar İngiltere'de büyük endişe yarattı. Ihtilalciler fazla ileri gitmeye başlamıştı. İngilizlerin işe karışacağını gören Fransa, vakit kaybetmeden yılın başında Britanya ve Hollanda'ya savaş ilan etti

Takiben İspanya, Hollanda, Napoli, Toscana, Venedik ve Papa'da Fransa'ya karşı savaşa dahil oldular


Dört yıl önce bir vergi meselesinden başlayan olaylar bir anda tüm kıtayı içine alan koca bir savaşa dönüştü. Birinci koalisyonun teşekkülüyle Fransa'nın durumu yeniden kötüleşti. Yenilgiler başladı. Fransa Belçika'dan atıldı
Ihtilal kuvvetleri Ren Nehri'nin sol kıyılarından çekildi. Koalisyon, alpler, pireler ve yönünden Fransa'yı işgalle başladılar. Iktidardaki kötü bir savaş idaresi sergiliyordu
Sınırdaki askerler itaatsiz, generaller ehliyetsiz ve savaş bakanları yetersizdi. Hatta savaş bakanı Dumori, Avusturya'ya kaçtı.

Işler Fransa için yeniden tepetaklak oldu. Dıştaki sıkıntılar içeriye de sirayet etti. Yıl içerisinde Bende bölgesi, Bordeaux, Lion, Marsilya, Nims, Montboli, Cannes ve Tulon gibi pek çok yerde kralcılar ve ılımlı cumhuriyetçiler isyan etti. Ülkede çok şiddetli iç savaş başlamıştı.

Tam da bu sıralarda üyeleri arasında Robespierre ve Maraton'da olduğu radikal cumhuriyetçi Jakobenler iktidara geldi. Kötüye gidişi durdurmayı amaçlayan jakobenler bunu kendi yöntemleriyle yapmaya karar verdi. 
Anayasayı kaldırıp ihtilal mahkemelerini kurdular. Her türlü kişi hak ve özgürlüğünü rafa kaldırdılar. Kendilerine muhalefet eden herkesi acımadan giyotine yolladılar
onlar acımasızlaştıkça isyanlar artıyor, isyanlar arttıkça onlar daha da acımasızlaşıyordu. 

Vatansever duygularla başlayan devrim sonunda birbiriyle vahşi bir şekilde yarışan liderlerin kana susamış mücadelesine dönüşmüştü
Fransa'yı ne Cumhuriyetçiler ne de kralcılar yönetiyordu. Fransa'yı yöneten tek şey terör ve kaostu. Nihayetinde bu isyanlar Paris hükümeti tarafından şiddet kullanılarak da olsa kontrol altına alınmaya başlandı,Coulon, Bordoaux, Marsilya gibi kentlerdeki isyancılara boyun eğdirildi. Pek çok şehirde kitleler katledildi. Hatta hızını alamayan konvansiyon, şehirlerin ismini dahi yeryüzünden silmeye kalktı
Marsilya, Wil Afgansi, Lion, Vilsan oluverdi. Başarıya ve Paris'te Robertspier'in radikal rejim düzenine rağmen cumhuriyet. Bu sefer şiddetli bir isyanla karşılaştı
Şehirdeki muhalifler, çevre şehirlere yapılanları görünce isyan edip, kentteki Jakoben ve Cumhuriyetçileri asmış, üstüne İngiltere'den yardım istemişti. İngiltere'nin Akdeniz filosu Lord Hood önderliğinde bu önemli liman şehrine doğru harekete geçti
Kısa süre sonra İspanya'dan gemiler ve Napoli'yle Sisilya'dan gelen askerler de ağustos 1793 de  şehir limanına vardı. Tulon, İngiliz çıkarları için çok iyi bir fırsat yaratmış oldu

Onlar bu noktayı ellerinde tutmanın zaferi getireceğine inanıyorlardı. Bir yandan isyanlarla, bir yandan ekonomik krizle, bir yandan da kapıdaki düşmanla uğraşan Jakobenler, Tulon'u cezalandırmak için kolları sıvadı
Koalisyon güçleriyle ve Turonlularla ilk mücadeleye girişen Marsilya'daki isyanı bastıran Jan France Cartel oldu. General Eylül ayında şehrin etrafını temizleyip kuşatmayı başlattı
Fakat generalin elinde gerçek anlamda profesyonel bir subay kadrosu yoktu. Kaldı ki kendisi bile asker değildi. Emri altındaki az sayıda gerçek subaydan biri olan topçu komutanı yaralanınca yerinde birisinin tayin olması gerekti
Merkezden önerilen isim, korsikalı topçu subayı Napolyon Bonapart'tı. Ağustos, Eylül gibi kuşatma başladığında koalisyonun yaklaşık 17.000 askeri varken, Fransızların 35.000  civarı askeri vardı. Fransızlar şehri ve limanı üç tarafından kuşattılar. Fakat generallerinin asker olmayışı çok fazla hata yapmalarına neden olmaktaydı. Kuşatmanın uzaması sonucu komutanlar bir bir değişti. Ve sonunda general Jack Fransua Duy baş'a getirildi. Koalisyon ise şehre ve bölgedeki tepelere hakim olmasına rağmen asker sayısı bakımından az olduğu için ilerleyemiyordu. Ama düşman tarafından limandan atılma tehlikesi de yaşamıyordu.

Herkesin şehri düşürmek için planlar kurduğu sırada tüm fikirleri değiştiren topçu kumandanının sözleri oldu. Korsikalı İtalyan bir ailenin oğlu olan Napolyon kuşatma boyunca emirler yağdırıp sürekli koşuşturmuş, her koşulda özveriyle çalışması sayesinde komutanlarının takdirini kazanmıştı.

Jakobenler'e yakınlığı ile bilinen bu topçu subayı, ihtilalin getirdiği rüzgarı arkasına alıp yükselmeye ve hayallerini gerçekleştirmeye çok hevesliydi. Binbaşının planı çok basitti o hem iç hem de dış limana hakim labirasburnunu alın. Gemileri defedin. O zaman geride asker kalmayacaktır diyordu. Paris'ten gelen temsilciler onun planına gülerken General Dügomi planın işe yarayabileceğini düşündü General İnisiyatifi genç komutana bırakıp planın tatbikini onay verdi. 17 Aralık 1793 gecesi Napolyon topçularına ateş emri verdi.

Topçular yağmur altında yoğun bir şekilde Lagras burnundaki mevzileri dövmeye başladı. Kısa süre sonra Fransızlar komutanlarının emriyle süngü takıp hücuma kalktılar. Var güçleriyle saldıran ihtilal askerleri, düşmana ağır bir darbe vurdu
Hemen arkasından Binbaşı Napolyon'un önderliğinde ikinci dalga hücuma geçti. 

Tepelerde geçen şiddetli çatışma sırasında binbaşının atı vurulurken kendisi ise kalçasından yaralandı. Ölümün eşiğinden dönen Napolyon ve askerleri
nihayetinde İspanyol ve İngilizlerin aylardır tuttuğu mevzileri ele geçirmeyi ve onları geriye atmayı başardı. Napolyon'un planı işe yaramış ve düşman savunması çökmüştü. 

Amiral Hud limanı ve şehri hemen boşaltması gerektiğini yoksa gemilerin vurularak yok edileceğini anladı. Evet, koalisyon filoları bu andan itibaren Napolyon'un topçularının menzilindeydi. Ve ateşe başlanırsa filolar tamamen kaybedilebilirdi
18  Aralık'ta çok sayıda Tulonlu mültecinin de yer aldığı İngiliz donanması Cumhuriyetçilerin top ateşi altında şehirden uzaklaştı. Zafer Fransızlarındı. Jakobenler şehir halkını en ağır şekilde cezalandırma yoluna giderken İngilizler ise büyük bir fırsatı kaçırdıklarını anladılar

Tulon üzerinde ülkedeki tüm isyanlar desteklenebilir, belki de ihtilal bile devrilebilirdi. 

Fakat bu başarılamamıştı. Ve bunu engelleyen kişi düşük rütbeli topçu subayı Napolyon Bonapart'tı. Turun kahramanı olarak anılmaya başlayan genç Binbaşı, bir anda tuğgeneralde yükseltildi. Ve daha 24 yaşındaydı Jakoben lider Roberts Pierre'in kardeşiyle olan arkadaşlığı sıçrayışının bu denli büyük olmasına sebep olmuştu. Lakin bu arkadaşlık kısa süre sonra başına belalar açtı. 1794 yılında Jakoben'lerin iktidardan indirilmesinin ardından hapse atıldı
Zafer meydanlarında başına defne yapraklarından taçlar takılan Napolyon bir anda bileklerine prangalar takılarak hapis köşelerinde unutulmaya terk edildi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder