30 Haziran 2024 Pazar

Benjamin Franklin

 


17 çocuklu bir sabun ve mum imalatçısının 10. oğlu olarak dünyaya geldi. 10 yaşında okulu bıraktı. 12 yaşındayken basımevi yöneten ve liberal bir gazete yayınlayan ağabeyi James'in yanına çırak olarak girdi. Basımcılık mesleğini öğrendi ve edebiyat çalışmalarına başladı. İlk yazıları burada, The New-England Courant'da yayınlandı. 1730'da Philadelphia'da bir basımevi ve gazete kurdu. Poor Richard’s Almanac'ı (Fakir Richard'ın Almanak'ı) yayınlamaya başladı. 1732­-1757 yılları arasında yönetmenliğini yaptığı Almanac'da Richard Sounders imzasıyla yazılar yazdı. Siyaset, felsefe, bilim, iş ilişkileri gibi konuların tartışıldığı Junto adlı bir kulüp; kütüphane, hastane ve yangına karşı sigorta şirketi kurdu. Basımevlerini çoğalttı.




Franklin, 1736 yılında Amerika'nın ilk gönüllü itfaiye şirketlerini kurdu. Aynı yıl Philadelphia meclis sekreteri oldu. Franklin, kamu işleri için gittikçe daha fazla endişe etmeye başladı. 1743 yılında 4. Akademisi'ni açtı ve 13 Kasım 1749'da akademi başkanlığına atandı. 1750'de Pensilvanya meclisine seçildi, arazi vergisine karşı olan büyük ailelerle mücadele etti. İngiliz Amerikası postalarının genel müdürlüğüne getirildi. Posta servisinde çeşitli düzenlemeler yaptı. Özellikle elektrik olaylarıyla ilgili araştırmalar yapan Franklin, elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçlarını icat etti ve elektrik yükünün korunumu ilkesini ortaya attı. Fırtınalı bir havada uçurtma uçurarak gerçekleştirdiği deneyi sonunda şimşeğin elektriksel bir olay olduğunu keşfetti. Elektrikten etkilenmeleri sebebiyle kendisinin kurtulmasına rağmen iki yardımcısının öldüğü bu deneyden yola çıkarak paratoner'i keşfetti, güneş ışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını başlattı.


1757'de Kuzey Amerika Sömürgeler isyanının başlangıcında sömürgelerde yaşayanlar Franklin'i, şikayetlerini Londra'ya iletmekle; 1765'te de damga resmi kanununa karşı itirazları William Grenville'e bildirmekle görevlendirdi. 1772'de Massachusetts Valisi Hutchinson'un sömürge halkına karşı hakaretlerle dolu mektuplarını ele geçirerek yayınladı. Sömürge halkı karşısındaki itibarı arttı. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'ne milletvekili seçildi. 1776'da Thomas Jeffersonve John Adams ile birlikte bağımsızlık bildirgesini hazırladı. Eylül 1776'da kongre, ekonomik ve askeri yardım istemek üzere aralarında Franklin'in de bulunduğu üç kişilik bir komisyonu Fransa'ya gönderdi. Franklin, Fransız dışişleri bakanı Charles Gravier ile görüşmelerinde çok başarılı oldu. 1775-1783 Amerikan Bağımsızlık Savaşı sonunda İngiltere ile barış görüşmelerini sürdürmek üzere seçilen diplomatlardan birisi olarak İngiltere'ye gitti. İngiltere ile barış antlaşmasının imzalanmasından sonra 1785'te Amerika'ya döndü. 1787'de Philadelphia Anayasa Kurultayının çalışmalarına katıldı. Bir müddet sonra da öldü. Onun renkli yaşamı, bilimsel ve politik başarıları Amerika'nın en etkili Kurucu Babaları olarak, Franklin para ve onur gördü; savaş gemileri; birçok şehir, ilçe, eğitim kurumları, namesakes bir isim ve şirketler ve ölümünden sonra en fazla iki yüzyıl, sayısız kültürel referanslara onun adı verildi.


Franklin, keman ve gitar çalabilen biriydi. Kendi icat ettiği cam armonikayı ve onun birçok geliştirilmiş sürümlerini çalardı.

Amerikan Colombian Dergisi, Franklin'in ABD'de 2. satranç bilen kişi olduğunu yazmıştı. Franklin'in ABD'de beğenilen bir satranç oyuncusu olduğu 1999 yılında ortaya çıkmıştır.

Franklin'in birçok buluşu oldu. Bunlar; yıldırımsavar (paratoner), cam armonika, Franklin sobası, bifokal gözlüktü. Posta müdürü yardımcısı olarak, Franklin Kuzey Atlantik Okyanusu'na ilgi duydu. Franklin 1768 yılında posta işleri için ortalama bir tüccar gemisi aldı ama İngiltere'den New York'a ulaşmak için paketlerin birkaç haftalık deniz seyahati geçirmesi gerektiğinden posta işleri gecikmeli yapılıyordu. Newport, Rhode Island'a ulaşabildi. Yani paketleri yerine ulaştırabilmişti.


1743 yılında Franklin bilimle ilgilenen erkeklere kendi buluşları hakkında ve teoriler ile bilgilerde yardımcı olmak için Amerikan Felsefe Derneği'ni kurdu. O elektrik araştırmaları ve diğer bilimsel araştırmaları ile birlikte hayatının geri kalan kısmı için, siyasetin ve para kazanmanın onu işgal edeceğini anladı. Franklin enerjilerin pozitif ve negatif olarak ikiye ayrıldığını fark etti. Ayrıca yıldırımın elektrikten oluştuğunu keşfetti. Franklin elektrikle ilgili deneylerinden dolayı yıldırımsavarı buldu.


Yaşlanmakta olan Franklin, 1786 yılında, Felsefe Topluluğu'nun, Transactions isimli dergisinde yayımlanan Denizcilik Gözlemleri'nde tüm oşinografibulgularını topladı. Yayında deniz demirlerikatamaran gövdeleri, su geçirmez kompartımanlar, gemi güvertesi paratonerleri ve fırtınalı havada dengeli duracak çorba kasesi tasarımlarına yer verildi.



1768'de Londra'dayken İngilizcenin yazılışıyla okunuşu arasındaki ayrıma son vermek için yeni bir alfabe icat etti. Franklin, İngiliz alfabesinden altı harf (c, j, q, w, x ve y) çıkardı ve alfabeye altı yeni harf ekledi. İngilizcenin fonetiğine uygun yazım kuralları geliştirdi. Franklin alfabesinin kullanımı hiçbir zaman resmiyet kazanmadı.




Franklin, 17 Nisan 1790 tarihinde, 84 yaşında öldü. Cenazesine yaklaşık 20.000 kişinin katıldığı söyleniyor. Ölümü Dr. John Jones tarafından şöyle açıklanmıştır:

"Ne zaman ağrı ve nefes darlığı başlarsa ve akciğerlerinde bir imposthume, aniden tüm umut ve gururunu kaybediyordu. Yine de epeyce gücü vardı; ama solunum organları yavaş yavaş gördüğü baskıya dayanamadı. 17 Nisan 1790 tarihinde bir gece vakti usulca, Franklin'in seksen dört yıl ve üç aylık ömrü sona erdi."

Franklin miras olarak Boston ve Philadelphia şehirlerine biner poundluk para bırakmıştı. Ancak ölümünden sonra 200 yıl boyunca bu paraya herhangi bir şekilde dokunulmamasını ve faizde bekletilmesini şart koşmuştur. 1990'larda Boston ve Philadelphia için bırakılan para milyonlarca dolara ulaşmıştır.

23 Haziran 2024 Pazar

Amerika Kıtasına Yerleşim

 



Amerika'ya gelen ilk insanların günümüzden 40.000 yıl öncesinden itibaren bu kıtaya geldikleri düşünülmekte


Asya kıtasındaki insanların bugünkü Berring Boğazı'ndan daha sular altında kalmadan önce bu kıtaya geçiş yaptıklarına inanılıyor. Bu insanlar muhtemelen göçebe ve avcılıkla geçen hayatlarında hayvanların peşinde bu kıtaya gelmişlerdi


Binlerce yıl içinde buzul çağının sona ermesi ve buzların erimesiyle birlikte Berring Boğazı suyla kaplanınca bu kıtada kalıcı olarak kalmışlardı. Bu ilk insanlar binlerce yıl içinde Amerika içinde de ilerlemeye devam etmişti



Ama Amerika'daki ilk insanlardan kalan kalıntıları incelendiğinde şu ana kadar en eski olanın geçmişi 15.000 yıl önceye dayanıyor. Bulunan ok uçları ve eşyalara yapılan testler bu sonucu veriyor. Daha önceki dönemlerden günümüze ulaşmış bir şey maalesef ya olmadı ya da bulunmayı bekliyor


Amerikan yerlilerinin milattan önce 8.000 yılından itibaren Mısır, kabak ve fasulye yetiştirdikleri düşünülüyor. Benzer şekilde onlara ait ilk köy kalıntılarda milattan önce 300 yıllarına dayanıyor



Arizona Fenex'le top oynama alanları ve kümbet şeklinde evlerin yanı sıra kanal ve sulama kanalları yaptıkları görülüyor. Ohio eyalet eyaletinde bu kümbetlerden birkaç birkaç bin tane bulunuyor


Bu kümbetlerden bazılarını kuş ve sürüngen hayvan şekillerinde yaptıklarını da görüyoruz. Bu ilk insanların avlanacak hayvan türlerinin yok olmasıyla birlikte de daha fazla yerleşik hayata geçtiklerine inanılıyor



Neticede Avrupa'dan ilk insanlar bu kıtaya geldiğinde ise buradaki yani Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'daki yerli sayısının 2 milyon civarında olduğu düşünülüyor. Bu sayıyı 18 milyona kadar çıkaran araştırmacılar da var


Yani tam bir ittifak yok. Tüm Amerikan kıtasında ise yani Kuzey ve Güney Amerika'da toplamda 40 milyona kadar yerlinin olduğuna, olduğu iddia ediliyor. Bu sayı eski dünya olarak tabir ettiğimiz Asya, Afrika ve Avrupa'daki sayıya eşdeğer bir sayı


kıtaya ilk gelen Avrupalıların 1000 yılında yani Norveçli'deler. Vikingler,


Zira bu dönemden kalma viking tarzı evlerin kalıntıları 1963 New Falland eyaletinde bulunmuştu. Amerika kıtasını asıl geliştiler ise bundan 500 yıl sonra başlamıştır. Bu kıtaya ilk gelen Avrupalıların amacı Asya'ya ulaşan bir deniz yolu bulabilmekti



Lakin bu kıtanın büyüklüğü ve varlığı anlaşıldıkça Fransızlar, Hollandalılar, İspanyollar ve İngilizler bu kıtayı ele geçirmek için çabalamaya başladı. Bu ilk gelen en en ünlüsü Christoph Colomb'dur


İspanya Kraliçesi Isavella onun bu seyahatleri yapabilmesi için maddi destek vermiştir. Kolom 1492 de Karayiplere geldi ama ana kıtayı bulma şansını yakalayamadı. Ondan 5 yıl sonra 1497 İngiliz Kralı'nın desteğiyle yola çıkan San Sebaistian


İngilizlerin bu hak bu kıtada hak iddia etmelerinin temelini atmış oldu. Bu ilk seyahatlerden sonra Avrupalı balıkçılar, bu bilinmeyen suların balık yönünden zenginliğini duymaya başlayarak



Bu kıta sahillerine kadar geldiği ve avlanmaya başladılar. Konuk, isyanbollar ise İspanyollar adına bu kıtaya gelmişti. Böylece daha fazla İspanyol kökenli kaşif bu kıtaya gelmeye devam etti. 1513 devam bugünkü florida topraklarına ayak basmıştı bile


1522 gelindiğinde İspanyollar Meksika'yı çoktan fethetmişlerdi. İspanyol kaşı Francisco Corona'da 1540 a Meksika'dan Kansas'a kadar gitmişti



Bu ispanyollar ellerindeki atları kaçırınca yerlilere büyük bir iyilik yapmış oldular. Atlar zaman içinde Amerikan düzlüklerine çoğaldı. Ve yerliler de binicilikte usta oldular. Piri Reis daha bu dönemlerde dünya haritasını çoktan çizmişti


Akdeniz bir Osmanlı gölüne dönüştükçe Batılıların daha fazla okyanusa açıldığını ve neticede neticede yeni dünyayı bulduklarını görüyoruz. Yani aslında Osmanlılar dolaylı bir yoldan onları bu seferlere zorlamış oldular


Muhtemelen Akdeniz'de batılıların serbestçe dolaşma imkanı olsa ve doğu ile ticareti kesilmemiş olsa bu yeni kıtanın bulunma süreci de uzayabilirdi. Pire Reis dünya haritasını çoktan çıkarmış olsun. Daha 1509  gelindiğinde Avrupalılar Amerikan kıtasının doğu yakasının haritasını yeni çıkarmışlar. İspanyollar kıtanın altın zenginliklerini bulma amacı ile Grandkenin ve Gread Plays olarak adlandırılan kanyon ve ova bölgelerine ulaşmaya başlamıştı



Bu yönüyle İspanyollar Amerika'nın güneyinden kıta içinde ilerlerken kuzeyinden özellikle de Saint Lawrence ırmağı ve göl bağlantılarıyla göl bağlantılarıyla ise Fransız Jax Cartel gibi kaşifler ilerliyordu. Fransızlar da bu kaşifin bulduğu yerler üzerinden hak iddia etmeye başlayacaklardı. Amerika kıtasına ismini verecek kişi ise bilindiği üzere Amerika ve Spirich olacaktı. Amerika topraklarında ilk kalıcı yerleşim yeri ise İspanyollar tarafından 1565 Florida'da Saint Agosi'sinde kuruldu


Ancak Amerika Birleşik Devletleri diye adlandıracağımız bölgedeki ilk etkili yerleşimler Atlantik kıyısındaki Virginia Virginia, New York Masajic gibi yerlerde başlayacaktı



İspanyolların Meksika, Antinler ve Peru'daki kolonilerden elde ettiği altın ve zenginlikler diğer Avrupa devletlerinin büyük ilgisini çekmişti. Onlar da bu zenginlikten pay sahibi almak adına daha fazla gemiyi bu kıtaya göndermeye başladı


İngiliz Walter Rally 1585 kıyılarına ulaştı. Ve burada ilk İngiliz kolonisini kurdu. Bu ilk koloni yerleşimi başarısızlıkla sonuçlandı. Ve ancak 1607 James Town kurulunca İngilizler bu kıtada kalıcı olacakları bir döneme girdiler. Aynı dönem zarfında Osmanlılar Cezayir ve Tunus'ta etkinliklerini kaybetmeye başlamıştı. Eflak ,Boğdan gibi yerlerde ayaklanmalar vardı


Artık yapılan her savaştan zaferle çıkılma dönemi sona eriyordu. İran'la başlayan bir savaş da vardı


1600'lerin başında Avrupa'dan Amerika'ya doğru büyük bir göç dalgası başlamıştı. En fazla göç edenler İngilizlerdi. Küçük büyük birçok gemiyle 6 ile 12 hafta sürecek zorlu bir yolculuğa çıkılıyordu


Bu insanların çoğu yetersiz beslenmenin de etkisiyle bağışıklık sistemlerini kaybediyor ve hastalıklardan ölüyordu. Ayrıca dayanıksız gemilerin fırtınalar karşısında hiçbir şansı da yoktu


Bu yeni göçmenlerin çoğu ülkelerindeki baskılardan ve fakirlikten dolayı Amerika'ya kaçmaya çalışıyordu. Dinlerini, inançlarını özgürce kendi ülkelerinde yaşamalarına izin verilmediği için kaçıyorlardı. Katolik inancından Protestanlığa geçenler cemaatlere ait olanlar ülkelerindeki kralların baskısından dolayı dinlerini daha kolay yaşayacakları bu yeni kıtaya gelmeye çalışıyorlardı. Ayrıca bu insanlar ülkelerindeki kralların kötü yönetiminden dolayı açlık ve sefalet içinde yaşıyordu.


Amerika kıtasının bulunması ve zenginlikleri bu çaresiz insanlara bir ümit kaynağı olmuştu. Ailelerine ve çocuklarını besleyebilecekleri bu zengin kıtaya gelme hayaliyle de ellerinde olan her şeyi vererek gemilere ücretlerini ödüyorlar ve bu kıtaya geliyorlardı


Dediğimiz gibi bunların bir kısmı ya batan gemilerle suların derinliklerinde kaybolduğu ya da hastalıklardan kırıldı. Ama azmini yitirmeden daha fazla insan bu ölüm yoluna çıkmaya devam etti. Ve bugünkü Amerika yeni bir uygar ve bugünkü Amerika'da Yeni bir uygarlık kurmayı başardı. Bütün bu yönleri itibariyle azmini yitirmemiş bu insanların baskıcı ve başarısız krallıklarından kaçarak başarıya ulaştıklarını görüyoruz. Yani aslında Amerika bu insanların bir başarı öyküsü


Şimdi üzücü tarafı ise bütün bunların yaklaşık 400, 500 yıl öncesinde insanlığın başına gelmiş olmasıyla birlikte günümüzde bile bu sıkıntıların devam etmesi ve insanların daha iyi bir yaşam için kendi ana vatanlarını terk etmeye devam etmeleri


Kralların, liderlerin bu kadar uzun süre ve teknolojinin bu kadar üstün olduğu günümüzde bile insanlarına iyi bir ülke tesis edememeleri ve hala insanların daha iyi ülkelere özellikle de batıya gitme denemelerinin devam etmesi


aslında insanlık bu yönüyle sınıfta kalmış durumda. Işte bu kötü yönetimlerin sebebiyle 1620 , 1635 yılları arasında Britanya'da büyük bir ekonomik kriz yaşanmıştı


İngilizler ülkelerinde iş bulamıyordu. Endüstri devriminin gelişmeye başlamasıyla birlikte tekstil sektörü gelişmiş ve toprak sahipleri tarım yerine hayvancılığa, koyun beslemeye yönelmişlerdi. Toprağı işleyen çiftçileri artık istemedikleri için kovuyorlardı


Yani İngiltere'de asillerin dışında normal halkın toprağa sahip olması imkansızdı. Köylerinden çıkarılan bu İngilizler için Amerika umut olmuştu. Amerika'ya gelen bu Avrupalılar doğu yakasının sık ormanlarıyla karşılaştılar


Kızılderililerden fasulye, kabak ve mısır gibi ürünlerin nasıl yetiştirileceğini öğrenmeleri bu zorlu doğa şartlarında ilk yerleşimcilerin hayatını kurtardı. Bu ilk göçmenler bu sık ormanlarda avlanmayı da öğrendiler


Yakacak odun sorunu olmaması da kışların daha rahat geçirilmesini sağlıyordu. Bu ormanlar zamanla ev eşyasından gemi üretimine kadar birçok alanda kullanılmaya da başlanacaktı. Bu yeni kıta birçok imkan sunmakla birlikte Başlangıçta Avrupa'ya bağımlı bir hayal var, hayat vardı. Doğu yakasında gemilerin yanaşabileceği koyların çokluğu, gemilerin Avrupa ile Amerika arasında mekik dokumasına da izin veriyordu. Amerika'ya gelen her gemi Göçmenlerle birlikte onların ihtiyaç duyacağı malzemeleri de getiriyor. Geri dönüşte ise Avrupa'da satılabilecek ürünleri götürüyordu. Doğu yakasında bulunan birçok nehir kıyıdan iç bölgelere ulaşımı da kolaylaştırıyordu. Bu yeni göçmenlerin önündeki tek engel ormanlar


Ve burada yaşayan yerlilerdir. Kızıldereliler bu ilk yerleşimcilerin bölgelerine girmesine izin vermiyordu. Ancak avcılarla Kürk peşinde koşanlar bu zorluğu ve tehlikeli yolculuğu göze alabiliyordu


Böylece ilk yüzyıl boyunca Avrupalı göçmenler doğu kıyısında sıkıştı ve üç bölge iç bölgelere çok fazla gidemedi. 1630 İngiltere'de Kral birinci Charles'ın keyfi yönetiminden kaçanlar daha fazla Amerika'ya gelmeye çalıştı


Kral Charles'a karşı ayaklanmalar sonucu kral yanlılarından  ülkeden kaçtığı bir dönem yaşandı. Bunların çoğu Virginia'ya geldi. Avrupa'da özellikle din konusunda ve yine Almanca konuşulan yerlerde baskı altında kalan Avrupalılar da çareyi Amerika'ya kaçmakta buldu. Yani Avrupa ülkelerindeki her yönetim değişikliğinde muhalif ve iktidar taraftarları canlarını korumak için Amerika'ya gelirken Bu kararlar altında dini yaşanımını, yaşamını gerçekleştiremeyenler de çareyi Amerika'ya gelmekte buldu. 


Avrupa'da bazı ülkeler Fransa gibi Amerikan kıtasına gelişlerde inisiyatif alıp düzenli bir göç politikası oluşturmaya çalışırken İngilizlere baktığımızda bu tamamen düzensiz bir şekilde ya da Hayatını kurtarmak ya da dini özgürlüğe kavuşmak veya daha bir  rahat bir hayata sahip olmak için sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde gelişti. Amerika'da İngiliz varlığının bu derece artması da aslında kıtanın İngiliz hakimiyetine girmesini sağlayacak etkiyi sağladı


Ilk yerleşime dönersek 1607 ilk yerleşim yeri olacak İngiliz sayısı yüzden fazlaydı. Kraliyetin bir şirkete verdiği yetkiyle yola çıkan bu ilk gelenlerin amacı kıtaya yerleşip Çiftçilik yapmak değildi. Bu insanlar maceraperesti ve altın bularak zengin olma hayaline sahipti. Bu yeni kıtanın doğal zorlukları ve Kızılderililere karşı koyacak yetenek ve güçleri yoktur. Buna rağmen Kaptan Can Simit'in gayretleriyle iki yıl süre boyunca hayatta kalmayı başardılar. Koloniye gelen her gemi az da olsa yeni göçmen getiriyordu. Lakin Kaptan Simit 1609 İngiltere'ye geri döndüğünde koloni karışıklık içine girdi


1609, 1610 kışında çoğu göçmen zorlu kış şartlarında hastalığa yenik düştü ve öldü. 300 yerleşimciden sadece 60 hayatta kaldı. Virginia kolonisinin asıl hayata tutunması ise birşekilde burada yeni bir tütün tohumunun üretilmeye başlanmasıyla oldu. Bu yeni tütün Avrupa'da çok beğenildi ve 10 yıl içinde Virginia topraklarında her yerde üretilmeye başlandı. 


Böylece Virginia kolonisi yok olmaktan kurtuldu Ama kayıp çok büyüktü. 1607,  1624 yılları arasına gelen 14.000 göçmen hastalıklar ve Kızılderili saldırılar sonucu çok fazla sayıda insan hayatını kaybetmişti


Virginia'nın tütünden elde ettiği gelir, onun şirket yönetimi altında değil de, 1624 doğrudan kraliyet tarafından koloni ilan edilmesine sebep oldu.


16 Haziran 2024 Pazar

İngiltere Tarihi



Britanya İmparatorluğu'nu süper güç yapan şeylerden birisi belki de en önde geleni deniz gücüdür. 

Yıllar, yıllar önce Britanya Adası'nda ana kıtadan buraya göç eden kentler yaşamaktaydı. Adadaki kent egemenliği Roma İmparatorluğu buraya gelinceye kadar sürdü. Romalılar buraya milattan önce 50 yıllarında ayak bastılar. Milattan sonra 43 te İmparator Cladius zamanında Roma kurulması, İngiltere'yi ön plana çıkardı. Ancak milattan sonra beşinci yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu'nun çökmesiyle ekonomi canlılığını yitirdi. Tarım ve ticaret faaliyetleri olumsuz etkilendi

Roma'dan sonra Germen Kabileleri Angıllar ve Saksonlar adaya göç ettiler. Adanın doğu ve güneyine yerleşen bu kavimler zamanla kendi hakimiyetlerini oluşturarak İngiltere'de Anglosakson dönemini başlattılar


İngiltere adı da buraya göç eden Angıllardan gelmektedir. Ülkede İngiliz bilincinin oluşmasında yedinci yüzyıldan itibaren Roma'dan gelen misyonerlerin etkisiyle başlayan Hristiyanlaştırma çok etkilidir. Bu arada adada var olan pek çok devlet 
ve  kral Ekberk güçlenerek diğerlerini etrafında topladı. Ekberk'ten sonra tahta geçen Alfred, Wikingleri mağlup ederek 886 yılında bütün İngiltere'nin kralı olduğunu ilan etti. Onuncu yüzyıldan itibaren Wikingler, İngiltere'yle yeniden ilgilenmeye başladı


On birinci yüzyılın başlarında ülkenin tamamını ele geçirdiler ve Danimarka Kralı Kanut aynı anda İngiltere, Norveç ve Danimarka Kralı oldu. Tam bu dönemde Normanların istilası başladı

Normanlar 1066 yılında İngiltere Kralı Harry mağlup ederek ülkeye hakim oldular. İngiltere toprakları normanlara paylaştırıldı. Ve bir çeşit feodalite dönemi başladı. 1154 de tahta geçen ikinci yönetim reformu gerçekleştir

Gerçekleştirerek Krallığın bütün ülke topraklarında hakimiyetini sağladı. 1189 da İkinci Henry'nin ölümü üzerine tahta birinci Richard geçti. On yıllık saltanat dönemine damgasını vuran Haçlı Savaşları yüzünden ülkesinde ancak altı ay kadar kalabildi


R
ichard'ın Fransa'da savaşırken ölmesinin ardından yerine oğlu John geçti. Kral John Kenterbury Başpiskopostu'nun tayini meselesinde Papa ile anlaşmazlığa düşünce Papa üçüncü INO Cent John'u aforuz etti

Ancak John bir süre sonra ülke içinde kendisine karşı bir ayaklanma söz konusu olunca tahtını korumak için Papa'nın arzularını kabul ettiğini bildirerek destek istedi. Bu sırada John'a karşı harekete geçen bazı baronlar ve kendi feodal haklarını garanti altına alan bir belge hazırlayarak John'u sıkıştırdılar. Nitekim Kral 15  Haziran 1215 de Magna Cart olarak tarihe geçen bu belgeyi imzalamak zorunda kaldı. Fakat çok kısa bir müddet sonra kimse sözleşmeye uymadı.

Adada kargaşa ve iç savaşlar dönemi başladı. Birinci Edward'ın saltanatı boyunca ülke içinde genel anlamda istikrar tekrar sağlandı. Ancak krallık ile feodal loardlar arasındaki gerginlik bir türlü giderilemedi


Diğer taraftan on dördüncü yüzyılın ortalarında beliren veba salgını büyük bir nüfus kaybına sebep oldu. Aynı şekilde Avrupa'da 1337 de başlayan yüzyıl savaşlarının getirdiği ekonomik zorluklar da söz konusu olunca ülkede işsizlik ve fakirlik had safhaya ulaştı

İngiltere on beşinci yüzyılın ortalarında 30 yıl kadar süren taht mücadelesine sahne oldu. 1485 de Lanchester Hanedanı'nın son valisi Henri Tudor'un hakimiyetini tesis etmesiyle İngiltere'de Tudor'lar dönemi başladı

Ticaret ülkede eğitim ve kültür hamlesinin başlatılmasına katkıda bulundu. Pek çok kilise ve devlet okulu açıldı. Cambridge ve Oxford üniversitelerinin kolejleri faaliyete başladı. Matbaanın kullanılmasıyla kitap ve okur yazar sayısında artışlar kaydedildi


İngiltere aynı zamanda Avrupa'nın önemli ve nüfuslu bir devleti olarak uluslararası olaylara müdahale etmeye başladı. Bu sırada Avrupa'da başlayan reform hareketi bütün sarsıntılarıyla devam etmekteydi

Kral sekizinci Henry'nin Kraliçe Katerina'dan boşanarak yeniden evlenmek papalıkla arasının açılmasına sebep oldu. Papa bu boşanmayı onaylamayınca ilişkiler koptu. Ve Henry 1534 de kendisini İngiltere kilisesinin başı ilan ederek bütün kilise mallarına el koydu

Böylece İngiltere'de Protestanlık hakimiyeti başlamış oldu. 1558 de tahta geçen birinci Elizabeth döneminde başlayan deniz aşırı sefer ve keşifler İngiltere'nin itibarını ve ticaret hacmini arttırdı

Uzak Doğu ve Asya ile ticaret yapmak üzere İngiliz Doğu Hindistan şirketi yani British Ist Engliant kampını kuruldu. İspanya'ya karşı Fransa'yla anlaşma yapılarak geleneksel düşmanlığa son verildi. Ve dünya ticaretinde Hollanda, İspanya ve Portekiz ile rekabete girişildi


B
irinci Elizabeth dönemi İngiltere'si yetiştirdiği Shakespeare, Spancer, Bachan, Marlov gibi yazar ve düşünürlerle de dikkat çekti.


 Elizabeth'in ardından yaşanan sorunlar, otuz yıl savaşlarının getirdiği ekonomik sıkıntılarla birleşti. Ve 1642 de kralcılarla parlamento destekçileri arasında iç savaş başladı.
Oliver Cromber liderliğindeki parlamento taraftarları bu savaştan 1648 de galip çıktılar. Kral Birinci Charles idam edildi. Krombel Cumhuriyeti denilen ara dönem uzun sürmedi. Ve tekrar krallık yönetimine geçilmesi kararlaştırıldı
sürgünde bulunan Hanedanı'ndan ikinci Charles İngiltere'ye dönerek tahta geçti. Restorasyon olarak adlandırılan bu dönemde ikinci Charles parlamentoyla uyumlu çalıştı. Anglikan Kilisesi'nde yeni bir yapılanmaya gidildi.

Parlamentonun baskısıyla Protestanların dışındakilerin yüksek makamlara getirilmesi yasaklandı. Ikinci Charles'ın yerine geçen ikinci James ülkeyi Katolik yapmak gayretiyle Protestanlara karşı şiddetli bir tasfiye hareketine girişti
Oluşan tepki üzerine İkinci James Fransa'ya kaçmak zorunda kalınca damadı William 1689 da  İngiltere Kralı oldu. Üstünlüğünü ortaya koyan parlamento aynı zamanda hükümdarı denetim altına alan haklar bildirgesiyle ülkede yeni bir idare tarzını
Meşruti monarşiyi başlattı. Kralların Katolik olmaması kanunlaştı. 

1792 de tahta geçen Kraliçe Enin saltanatında İskoçya ve İngiltere'nin yönetimleri Birleşik Krallık adıyla tek çatı altına alındı


Bu durum ülkenin askeri ve ekonomik açıdan güçlenmesini sağladı. Diğer taraftan parlamentoda bir gelenek oluşmuş, düzenli yapılan seçimlerde tüccar ve sanayicilerin desteklediği lig partisiyle büyük toprak sahiplerinin desteklediği Tori Partisi en büyük iki güç olarak ortaya çıktı

İngilizce bilmeyen Birinci George'un başa gelmesiyle Hannover Hanedanı dönemi başladı. Bu dönemde ülkeyi asıl yöneten parlamentoydu. Daha sonra tahta geçen ikinci George döneminde İngiltere yedi yıl savaşlarında
Fransa'ya karşı büyük bir zafer kazandı. Bu dönemde İngiltere, Kanada ve Amerika'daki kolonilerini kaybetmekle birlikte Avrupa'da devrim sonrasında Fransa'sına karşı verdiği mücadeleyle önem kazandı.

İngiltere, Kanada ve Hindistan'daki Fransız bölgelerine hakim oldu. Aynı zamanda İngiltere'de sanayi devrimi olarak bilinen önemli bir değişim süreci devam etmekteydi. Bunun neticesinde İngiltere dünyanın ilk sanayileşen devleti haline geldi

19  yüzyılın ilk yarısında sanayi devrimi hamlesi devam etti. Ve büyük fabrikalar dönemi başladı. Demir ve buhar gücüne dayanan yeni teknolojiyle gemi ve demir yolu ulaşımındaki gelişme sayesinde ticaret hacmi olağanüstü büyüdü.

Kraliçe Victoria dönemi olarak adlandırılan bu devirde İngiltere hemen hemen bütün dünyada etkinliğini kabul ettirdi. Ve üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk haline geldi. Yirminci yüzyıla gelindiğinde bu denli büyük bir siyasi yapı olmanın sorumluluğuna ve yüküne bağlı sorunlarla yüzleşildi
Yeni ortaya çıkan işçi sınıfının yükselişinden kaynaklı kültür çatışmaları ve Katolik İrlandalıların bağımsızlık eğilimleri bunlara örnek gösterilebilir. Tarihinin en mesut ve sorunsuz döneminde yaşadığına inanan insanlık sonunda uzlaşma duvar zannettiği küresel bloklaşma neticesinde Birinci Dünya Savaşı'na sürüklendi. Bu savaşta Fransa, İtalya ve Rusya'yla beraber ittifak devletlerine karşı savaşan Birleşik Krallık, Büyük Harbi Zafer'le noktaladı

Fakat savaşın getirdiği ekonomik yük az önce saydığımız sorunlarla da birleşince Birleşik Krallık'ın belini iyice büktü. Ve büyük ülkeler karşısındaki ağırlığını giderek azalttı. 

Tüm dünya ve Birleşik Kral savaş sonrası yaralarını sarmaya çalışırken Hitler'in önderliğindeki Almanya'nın saldırgan tutumu, İkinci Dünya Savaşı'nı başlattı. Savaş başında Almanların gösterdiği başarı, İngilizleri büyük ölçüde sarstı. Birleşik Krallığın içinde olduğu taraf sonunda savaşı kazansa da, ülke tarihinin en büyük ekonomik yıkımına sürüklendi. Sonrasında sömürge devletler kraliyete karşı bir bir bağımsızlıklarını kazandılar. 1947 de Hindistan'la başlayan bu bağımsızlık dalgası 1950 lerde de sürdü. Ve pek çok ülke fiili olarak krallıktan ayrıldı.


Iç siyasetteyse savaş sonrası muhafazakar partinin uzun süreli iktidarı başladı. Toparlanmaya çalışan İngilizler, Sovyet tehlikesine karşı NATO'ya girdi. Aynı zamanda ekonomik çöküş, Avrupa ana kıtasıyla iş birliğini zorunlu kıldı
İngilizler 1973 de  Avrupa ekonomik topluluğuna üye oldu. Özellikle 1977 de Kuzey Denizi'nde petrol bulunması, İngilizler için tünelin ucundaki ışık oldu. Ve
ve bu ışığın parlaklığında 80li  yıllar demirleydi lakaplı liderliğinde geçti. İngiltere, eski ağırlığını küresel anlamda tekrar hatırlatmaya çalıştı. Son otuz yılda İngiltere siyaseti ve tarihi Avrupa Birliği ilişkileri çerçevesinde şekillendi.

AB ekonomik birlikten siyasi birliğe dönüştükçe İngiltere bu entegrasyon sürecinde kendini soyutladı. Ve AB de kalıp kalmama ikileminde gitti, geldi. Demir Lady'nin işçi hakları konusunda AB ile ters düştü, onu koltuğundan ederken 1997 de  göreve gelen işçi, partili Tony Blair, birlikte iyi ilişkiler kurdu. 

Fakat halk arasında hızla artan AB karşıtlığı 2010 yılında muhafazakar partiyi tekrar iktidara getirdi.

David Camer'ın seçimlerden önce vadettiği gibi 2016 da  Brexit referandumu düzenledi. Oylama sonucunda halkın çoğu Avrupa Birliği'nden çıkmak istedi. Fakat bu ayrılık ancak Brexit'i halledelim gerisine bakarız diyen Türk asıllı Boris Johnson'ın başbakan olduğu 2020 yılında birlikten ayrılma gerçekleşti. Fakat gerisine bakarız kısmı havada kaldı. Çünkü tüm dünyayı kırmızı alarma geçiren covid o19  virüsü her şeyi askıya aldı.

Pandeminin başında sağlık sistemi çökme noktasına gelen Birleşik Krallık, 2021 de  ise salgını belli bir oranda kontrol etmeyi başardı. 

9 Haziran 2024 Pazar

Kara- Deniz - Hava Hakimiyet Teorileri

 Karar, deniz ve hava hakimiyet teorileri. 19. yüzyıl Avrupa 'sında büyük ülkeler,


gücü ve zenginliği çevre bölgelere hakim olmakla eş değer görmüşlerdi. Ülkelerin gücü ve zenginliği, sahip oldukları çevre bölgelere bağlıydı. 

Dolayısıyla coğrafi işaretleri gereği, yayılma ve egemenlik alanını genişletme şansı olmayan devletler, güçlü devlet olamayacaktı. Bu durum ülkelerin kendilerine uygun siyasal görüşler geliştirmesine yol açtı. 

Bu noktada dünyanın stratejik ağırlık merkezlerini saptamaya yönelik olarak ortaya atılan geopolitik teoriler şunlardır. Karar hakimiyet teorisi,  İngiliz harfolt mekaniğidir 20. yüzyıl başlarında geopolitik anlayışa, deniz egemenliğine karşılık, kara gücünü ön planda tutan yeni bir görüş getirdi. 

Bu teorisinde denizlere egemen olma çağının artık önemini kaybettiğini, yeni uluslararası sistem içerisinde dünya egemenliğini, kara güçlerinin sağlayacağını savundu. Asya, Avrupa ve Afrika 'nın dünya adası oluşturduğunu, diğer kıtaların dünya adasının uyduları olduğunu belirtti. 


Doğu'da Sibirya, Batı'da Volga, Kuzeyde, Buzdenizi ve Güneyde Himalayalar ile sınırlanan alanı, Hartlint olarak kabul eden, daha sonra bu sınırları genişleterek Avrupa Rusya 'nın tamamını merkez bölge içinde müteala etti. 

Merkez bölgesini kontrol eden iki önemli kuşak vardır. İç kuşak Merkez bölgesinin çevresinde Almanya, Avusturya, Balkanlar, Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan ve Çin 'i kapsayan kuşaktır. ve Kanada'dan oluşan kuşaktır. 

Doğu Avrupa 'ya hakim olan merkez bölgesini, merkez bölgesine hakim olan dünya adasını, dünya adasına hakim olan dünyayı kontrol eder. Deniz hakimiyet teorisi, Amerikalı Amiral Alfred Mahan, bir devletin büyüklüğünün kıyılarının uzunluğu ve limanlarının özelliğiyle ölçülebileceğini, dolayısıyla uluslararası ilişkilerin düzenlenmesinde ve dünya politikasının kontrolünde hakim unsurun deniz egemenliği olduğunu ortaya koydu. 


Mahan ulusal yayılmanın denizlere yönelmesi gerektiğini, deniz egemenliğinin Amerika Birleşik Devletleri 'ni, dünya egemenliğine götüreceğini söylüyordu. Mahan kitabının Deniz Gücünün Unsurları adlı bölümünde, bir ülkenin Deniz Gücü için, bir devletin denize olan coğrafi konumu, Ülkenin fiziki yapısı yani ülkenin doğal kıyı şeridinin yapısı, coğrafi alanın fiziki ve beşeri coğrafiye etkisi, nüfus gücü, toplum yapısı ve ülkelerin yönetim yapısı olmak üzere, altı faktörün etkili olduğunu belirledi. 

Mahan 'ın güç denizlere egemen olmakla kazanılır, politikasına ilişkin eserleri, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Japonya ve özellikle Almanya'da büyük ilgi gördü. Bu nedenle 2. William zamanında Almanya, dünyada büyük güç olabilmenin yollarını denizlerde aramaya yöneldi. 

Eserlerinde ülkelerin uluslararası ilişkilerinde, ticaretin büyük öneme sahip olduğunu belirten Mahan, dünya üzerindeki savaşların, dünya ticaretinde mümkün olduğu kadar çok avantaja sahip olmak için yapıldığı iddiasında bulundu. 


17., 18. ve 19. yüzyıllar üzerine yaptığı incelemeler sonunda Mahan'da, dünya üzerindeki tarihsel uğraşların genellikle denizlerin kontrolü için yapılan sürekli bir mücadele olduğu kanısı oluştu. Bu kanıyla dünya egemenliğinin anahtarı deniz yollarının kontrolündedir, tezini ortaya attı ve savundu. 

17. Hava Hakimet Teorisi 2. Dünya Savaşından Sonra Geliştirilen Teorinin Temelleri  atılmıştır. Teori, hava gücünün kara ve deniz gücünden üstün onları kuşatan ayrıca bu iki gücün etkisinde olduğu kadar onları etkisini alan bir güç olduğu esasına dayanır. 

Teorinin temel felsefesini, havaya hükmeden bir millet tüm dünyaya hükmeder. Bu sebeple havacılıkta üstün olmak gerekir, düşüncesi oluşturur. 2. Dünya Savaşından Sonra Dünya Genelinde Gerçekleşen Vietnam Savaşı, Panama ve İran Krizleri, Körfez Savaşı ve teorinin temel felsefesini, havaya hükmeden bir millet, tüm dünyaya hükmeder. 



İkinci dünya savaşından sonra ortaya çıkan ve hava gücüne dayanan bu yeni egemenlik kavramı hızla gelişmeye başlamıştır. Deniz gücünün kara gücüne direkt etkisi sınırlıdır. Bu sınırlılık hava gücünün kullanımı ile aşılır hale gelmiştir. 

Hava gücü deniz gücünün dayandığı, hareket kolaylığından daha fazla bir serbestliğe ve onun ulaşamayacağı noktalara erişme gibi üstünlüklere sahiptir. Hava araçları devletlerin doğal güvenlik alanları kabul edilen çöl, dağ, deniz gibi engelleri kolayca aşabilmektedir. 

Hava gücünün üstünlüğüne dayalı görüşün en güçlü savunucuları Amerika ve İngiltere'dir.