26 Mayıs 2024 Pazar

İlk Cep Telefonu - MARTIN COOPER

 İnsanlar tarih boyunca birbirleriyle iletişim kurabilmek için farklı araçlar kullandı.


1793 yılına kadar dünyada iletişim ilkel şekillerde yapılmaktaydı. İletişim aracı olarak posta güvercini, mektup gibi yöntemler kullanılıyordu. 

Ancak çok uzaktaki kişilerle sağlıklı bir şekilde iletişim kurmak için geliştirilen ilk elektrikli telekomünikasyon sistemi 1793 yılında deneme adımları atılan telgraftı. Temel olarak bilginin iletken teller üzerinden gönderilmesini sağlayan telgraf, Grambell 'in telefonunun ve ardından bahsedeceğimiz cep telefonunun icadına da zemin hazırlamıştı. 

Gün içinde gerek arkadaşlarımızla gerekse ailemizde sürekli iletişim halindeyiz. Aynı mekanda isek insanlarla yüz yüze iletişim kuruyor, aramızda mesafeler olduğunda ise çoğu zaman cep telefonlarını kullanıyoruz. 

Cep telefonları şüphesiz dünya tarihindeki en önemli icatlardan bir tanesi olup, ne zaman çıktığı hep merak konusu olmuştur. Cep telefonlarının hangi tarihte çıktığı ve kim tarafından bulunduğu devamlı olarak araştırılmaktadır. 


Son günlerde cep telefonları modelleri ile ilgili araştırmalar da artmıştır. Bu minik cihazlar hayatımızda o kadar yer edindi ki artık cep telefonumuzun şarjı bittiğinde neredeyse dehşede düşüyoruz. Dijital çağda büyüyen bizler için telefonun olmadığı bir dünyaya hayal etmek çok zor. 

Peki bu noktaya nasıl gelindi? İlk cep telefonu ne zaman çıktı? İlk cep telefonunu kim neden buldu ve hangi şirket üretti? 

Kullanılan cep telefonları her ne kadar akıllı teknoloji olarak üretilse de elbetteki geçmişten günümüze kadar çok farklı modeller ile getirildi. İlk olarak cep telefonu kim buldu sorusuna cevap vermek gerekirse Martin Cooper ismine yer verebiliriz. 

Cep telefonunu mucize olarak bilinen Martin Cooper 'ın kısaca hayatına bahsedecek olursak 26 aralık 1928 tarihinde Chicago 'la dünyaya gelmiştir. Illinois Institute of Technology'den 1950 yılında mezun olmuştur. 


Eğitiminin tamamladıktan sonra ise direkt olarak deniz ihtiyat teşkilatına kayıt yaptırmıştır. Yine Kore Savaşı süreci kapsamında Denizaltı Yetkilisi olarak teşkilatta görev almıştır. Aynı üniversitede 1957 yılında yine elektrik mühendisliği alanında masterını tamamlamıştır. 

Yine aynı üniversitede 2004 yıl içerisinde Fahrii Doktor olarak ödüle layık görülmüştür. Telefonun mucizi olarak bilinen Martin Cooper, motoralı markasını CEO'su olarak görev yapmaktaydı. Telefonu icat etmeden önce eşiyle arasında geçtiği söylenen diyaloglar ise şöyledir. 

Telefon, tasarım ve üretimi gerçekleşmeden önce Cooper eşiyle birlikte tatile çıkmıştı. Karayip de herkesin uzak bir adada tatile gitmiş olurken, Cooper 'ın eşi evde olan çocuklarıyla konuşamadıkları için Cooper 'a sistem etmiştir. 


Motoralanın bir numaralı yönetisi olduğunu ve telefonların neden bir portatif modelini olmadığını sormuştur. Bu soru üzerine Cooper, tatilleri biter bitmez, motoraların başına geçtiğinde çalışmalara başlamış ve ilk cep telefonun tasarımı düşüncelerini ortaya koymuştur. 

Bazı kaynaklardan alınan telefonun icadı hikayesi bu şekilde olurken, cep telefonunu kim buldu sorularında eşinin de düşünce katkısı olduğu söylenebilir. 1973 yılında motorola firması tarafından geliştirilen ilk cep telefonu, elbette ki günümüzde kullandan cep telefonlarından oldukça farklı ve ağır bir model olarak üretilmiştir. 

Modelin ismi ise Dynatac olarak bilinirken, taşınabilir telefonlardan olan bu telefonun ilk prototipi 1983 yılında gerçekleşmiştir. Özellikleri arasında aslında kullanıcıların oldukça zorluanlar yaşadan ağırlığı, günümüz cep telefonların ağırlığı ile uzaktan yakından alakası yoktur. 

Her ne kadar konuşma süresi 35 dakika olsa bile, bu ağırlıkta bir telefon 35 dakika boyunca kulağınızda tutmak gerçekten de mümkün gibi görünmüyor. Telefonu şarj etmek içinse 10 saat gerekiyordu. İlk cep telefonu gerçekleşti, Artık gerçekten pek çok kişi için lüks bir seçimde. Artık kablosu olmayan bir telefon kullanmak mümkün olacaktı. Fakat aynı zamanda pek çok kişi için de lüks bir seçim olacaktı. Bazı bölgelerde telefonlar piyasaya sürülmeden ortaya çıkan haberleri inanmayanlar bile vardı. 

Bu durum cep telefonlarını gösterilen ilgiyi daha da arttırırken bu nedenle fiyatının oldukça uçuk olması da bekleniyordu. Sonuç olarak ilk cep telefonu 3995 dolar fiyat ile tüketicilerine sunuldu. Bu fiyattan satışı sunulan cep telefonu 793 gram ağırlığında ve 30 santim kalınlığında tasarlanmıştı. 

Elbette ki henüz ekranı olan bir telefon değildi. Maalesef bu telefonun göze çarpan bir özelliği vardı ki o da antenin olmasıydı. Bu anten yaklaşık olarak 15 santim olması ile kullanımız zor hale getirebiliyordu. 

Her ne kadar ilk tasarım ve üretimi gerçekleştirmiş olan cep telefonu ağırlığı 793 gramlık bir değeri sahip olsa da Martin Cooper 'ın hayallerinde kulak arkasına sığabilecek bir cep telefonu üretmek vardı. 

Hatta bunun yanı sıra telefon çaldığında da sesli bir mesaj vermek yerine kulağında oluşturduğu titreşim ile bilgilendirme yapması düşüncesi de hayaller arasındaydı. Bilim Kurgun 'un gerçeğe dönüşmesinin ilk adımı bundan tam 48 yıl önce atıldı. 

İlk cep telefonu görüşmesi o dönem Motorola 'nın cep telefonu departmanın başında yer alan Martin Cooper tarafından 3 Nisan 1973 tarihinde New York'taki Hilton Otelin 'in hemen dışında gerçekleşmişti. 

Cooper 'ın kullandığı telefon Dynatac adı verilen 1 .1 kilogram ağırlığı ilk prototiplerden biriydi. 48 yıl önce ilk görüşmeyi yapan Martin Cooper, 92 yaşında ve hala teknoloji ile ilgileniyor. 

Cooper o zamanlar cep telefonu konseptinde uzay yolu dizisindeki Kaptan Körk 'ün kullandığı iletişim cihazlarından etkilendiğini söylemişti. Bir zamanların bilim kurgu öylesi olan cep telefonları, 1992 yılında ise kısa mesaj özelliğine de kavuşmuştu. 


Türkiye'de ise ilk cep telefonun görüşmesi, 23 Nisan 1994 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakanı Tansu Çiller arasında gerçekleşti. 



17 Mayıs 2024 Cuma

İlk Bilgisayar - Charles Babbage

Evde, ofiste ve hayatımızın her alanında. Gelişen teknolojiyle birlikte


bilgisayarların yaşamımızda vazgeçilmez bir yer edindiği ve insanlığa sunulan en büyük buluşlardan biri olduğu çok açıktır. Bilgisayarlar, elle veya zihinden yapılmasına olanak olmayan işlemleri çok kısa sürede bizlere sunması ile kendisini vazgeçilmez bir hale getirmiştir. 

Peki bilgisayarı kim buldu ve icat etti? Bilgisayar ne zaman bulundu? İlk bilgisayardan günümüz bilgisayarların olan süreçte kimler rol aldı? İlk kişisel bilgisayarı hangi firma üretti? Bilgisayarın tarihçesi ve aklımızdaki soruların cevaplarını öğrenmek için tarihteki yolculuğumuza başlayalım. 


Computer yani bilgisayar sözcüğü ilk kez 1613'de hesap yapan kişilere atfen kullanılmış bir terim olarak karşımıza çıkmıştı. Üstelik 1820 'lerde kıvrak zekalı bir İngiliz matematikçi hesaplamaları otomatik şekilde yapmaya programlanabilen bir makine fikri ortaya atmasına rağmen 1940 'larda bile hala bu anlamıyla kullanılıyordu. 

Kimin icat ettiğine gelmeden önce bilgisayar nedir sorusunun kısaca cevabını verelim. Bilgisayar kendisine programlama yoluyla komut edilmiş bir dizi aritmetik ya da mantık işlemlerini otomatik olarak yapabilen bir makinedir. 

Günümüz bilgisayarları program adı verilen genelleştirilmiş işlem kümelerini izleme yeteneğine sahiptir. Bu programlar bilgisayarların çok çeşitli görevleri yerine getirmesini sağlar. Tam işletim için gerekli olan ve kullanılan donanım, işletim sistemi ve çevresel ekipmanı içeren eksiksiz bir bilgisayar, sistemi olarak adlandırılabilir. 

Bu terim, birbirine bağlı ve birlikte çalışan bir grup bilgisayar, özellikle bir bilgisayar ağı veya bilgisayar kümesi içinde kullanılabilir. Bilgisayarlar tarih boyunca çok farklı biçimlerde karşımıza çıkmışlardır. 


20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla güç tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sıcak ve küçük bir pil ile çalışabilecek duruma geldiler. 

Bu kadar küçük imal edebilmelerinin temel nedeni 1969 yılında yarı iletkenler ile çok küçük alanlara sığdırılabilen devreler yapılabilmesidir. Intel 'in ilk işlemci yaratmasından sonra, 2004'den sonra bilgisayar teknolojisi hız kazanmıştır. 

Toplumumuz kişisel bilgisayarları ve onun taşınabilir eş değeri dizüstü bilgisayarlarını bilgi çağını simgelere olarak tanınırlar ve bilgisayar kavramıyla özdeşleştirdiler. Bilgisayarlar günümüzde çok yaygın olarak kullanılmaktadırlar. 


Bilgisayarın temel çalışma prensibi, ikili sayısı istemi, yani sadece 0 ve 1'den oluşan kodlamalardır. İstenilen yazılımı kayıt edip, istenilen zamanla çalıştırabilmeleri, bilgisayarları çok yönlük alıp, hesap makinelerinden ayıran ana özellikleridir. 

Church Turing tezi, bu çok yönlülüğün matematiksel ifadesidir. Ve herhangi bir bilgisayarın, bir diğer bilgisayarın görevlilerini yerine getirebileceğinin altını çizer. Dolayısıyla karmaşıklıkları ne düzeyde olursa olsun, cep bilgisayarlarına süper bilgisayarlara kadar belli ve zaman sınırı olmadığı takdirde hepsi aynı görevleri yerine getirebilir. 

Geçmişte bilgisayar olarak bilinen birçok aygıt, günümüz ölçütlerine göre bu tanımı hak etmemektedirler. Başlangıçta bilgisayar sözcüğü, hesaplama sürecini kolaylaştıran nesnelerine verilen bir ad konumundaydı. 


Bu ilk dönemin bilgisayar örnekleri arasında sayı bölücü olarak da bilinen abaküs ve milattan önce birinci yüzyılda eski yöntemle kullanıldığı, keşfedilen astronomi konumları hesaplamak için tasarlanan eski mekanik bir hesap makinesi olan anti -kitara düzeni 'yi sayılabilir. 

Yüz yıllar sonra, orta çağ sonundaki yeni bilimsel keşifler ışığında Avrupa 'lı mühendisler tarafından geliştirilen bir dizi makinesel hesaplama aygıtlarının ilk ise sanılanın aksine Blaise Pascal 'a değil Willem Schickard 'a aittir. 

Ancak yazımlanabilir olmamaları nedeniyle bu aygıtların hiçbiri günümüz bilgisayar tanımına uymamaktadır. 1801 yanında Joseph Mary Jackart 'ın dokuma tezgahındaki işlemi otomatik değiştirmek adına ürettiği delikli kartlar ise bilgisayarın gelişme sürecindeki kısıtlıda olsa ilk yazımlanabilme izlerinden sayılır. 


Kullanıcının sağladığı bu kartlar sayesinde dokuma tezgahı kart üzerindeki delikler ile tarif edilen çizme işleri işini uyarlayabiliyordu. Ancak günümüzdeki modern bilgisayar bilgisi benzer sayılır. Kullanıcının sağladığı bu kartlar sayesinde dokuma tezgahı kart üzerindeki delikler ile tarif edilen çizme iş değişini uyarlayabiliyordu. Ancak günümüzdeki modern bilgisayarlara benzer yapıda bulunan ilk makine 1833 -1871 yılları arasında İngiliz matematikçi olan Charles Babbage tarafından tasarlanmıştır. 


Charles Babbage henüz 1830 yıllarında Difference Engine yani fark makinesini ve bunun ardından da analitik makineyi yaparak hesaplama işlemlerinin elektromekanik araçlara yaptırılması ve sonuçların elde edilmesi ile ilgili görüşlerinin doğmasına yardımcı olmuştu. 

Charles Babbage parasal nedenler ve üzerindeki çalışmaların sonlanamaması nedeniyle bu makineyi geliştirememiş olsa da bilgisayarın ilk temelinin onun tarafından atıldığı görüşü birçok kişi tarafından kabul edilmektedir. 


Yani bilgisayarı kim buldu sorusunun cevaplarından biri de Charles Babbage'dır. Çok eskiden bilgisayar kelimesi sadece bütün gün oturarak sayıları birbiriyle toplayıp çıkararak sonuçları tabloları giren insanlar için kullanılırken günümüzde bir cihaz için kullanılmaktadır. 

Bilgisayarlardan önce ilk olarak fark makinesi yani Difference Engine cihazı tasarlanmıştı. Daha sonra tasarımın basit değiştirilmesi yerine çok daha görkemli bir yapı olan analitik motor tasarlanmaya başlamıştır. 

Bu cihaz bölme, çarpma, çıkarma, toplama ve çok daha karmaşık hesaplama işlemlerini yapabilen bir cihaz şeklindeydi. Bugün piyasada satılmakta olan birçok bilgisayar parçası gibi olan analitik motorun parçaları sayesinde oldukça modern bir yapı olduğunu anlayabiliriz. 


Aslında modern bir bilgisayarda iki temel bileşen bulunmaktadır. Bu bileşenleri ise bellek ve işlemci birimi olarak söyleyebiliriz. Ancak Charles Babbage tabiki de bu terimleri kullanmamıştır. Belli istor olarak adlandırılan Babbage işlemci birimini mil olarak adlandırmıştır. 

Bununla beraber, Babbage'ın tasarladığı cihazda girilen kelimeleri kağıda basması için Reader isimli cihaz bulunmaktaydı. Bugün kullanmakta olan laser yazıcıların ve mürekkep püskürtme yazıcıların öncüsü olarak bilinen bu yapı Babbage tarafından tasarlanmıştır. 


Bunlarla beraber İngiliz yazar ve matematikçi olan Ada Loveless Chas Babbage tarafından geliştirilen analitik motorun üzerinde birçok çalışma yapmıştır. Çalışmaları sonrasında ise analitik motor ile alakalı notlarına bakıldığında bilgisayarın geliştirilmesi için amaçlanan ilk algoritma olduğu görülmekte ve bu nedenle kendisi de aslında ilk bilgisayar programcısı olarak kabul edilmektedir

1850 yılları sırasında George Bullard bir bilim insanı sadece 0 ve 1 rakamlarının kullanıldığı ve kendi adıyla anılan bir Bullard Jebiri sistemi geliştirerek bilgisayarın gelişiminde önemli katkılara imza atmıştır. 

Delikli kartların ilk büyük ölçekli kullanımı ise Herman Hollerit tarafından 1890 yılında muhasebe işlemlerini kullanılmak üzere tasarlanan hesap makinesidir. Tasarlanan bu hesaplanma makinesi ise 1890 yılında Amerika Birleşik Devletleri 'nin nüfus sayımında oldukça başarılı bir şekilde kullanılmıştır. 


Hollerit 'in o dönemde bağlı olduğu işletme ise sonraki yıllarda küresel bilgisayar devine dönüştürecek olan IBM'dir. 19. yüzyılların sonlarına varıldığında, gelecek yıllarda bilişim, donanım ve kuramlarının gelişimine büyük katkıda bulunacak teknolojiler ortaya çıkmaya başlamıştı. 

Delikli kartlar, bulucu biri, boşluk tüpleri ve teletip aygıtları. 20. yüzyılın ilk yarısında ise birçok bilimsel gereksinim gittikçe karmaşıklaşan analog bilgisayarlar ile giderildi. Ancak günümüz bilgisayarlarının yanılmazlık düzeyinden hala uzaktaydılar. 


1872 yılları sırasında ilk modern analog bilgisayarın Sir William Thompson tarafından icat edildiği görülmektedir. Tekerlek, Differensiyel Analizör ve Disk mekanizmaların kullanılması ile beraber bu analog bilgisayar, Differensiyel deklemlerin kullanılması için tasarlanmıştı. 

1876 yılında ise James Thomas tarafından bu bilgisayarın kullanılma konsepti gerçekleştirilmiştir. 1931 yılları sırasında Hazen ve Vanewar Bush tarafından ilk mekanik analog bilgisayar geliştirilmesi başarılmıştır. 


Ancak buna rağmen 1939 yılında George Stibis tarafından ilk sayısal bilgisayar New York'ta bulunan bir laboratuvarında üretilmiştir. İkili sistemi bu makine uygulamayı başaran Stibis bu sayede oldukça kompleks sayılar ile aritmetik işlemler yapılmasını sağlamıştır. 

Bilgisayar ile ilgili en hızlı ve önemli gelişmeler ise bakıldığında 2. Dünya Savaşı sonrasında yapılmaya başlandığı gibi görülmektedir. Harvard Aylton IBM 


Amerika Birleşik Devletleri 'nin nüfus sayımında oldukça başarılı bir şekilde kullanılmıştır. Holy Rit 'in o dönemde bağlı olduğu işletme ise sonraki yıllarda küresel bilgisayar devriyle dönüştürüp olan IBM'dir. 


19. yüzyılların sonlarına varıldığında, gelecek yıllarda birleşim, donanım ve kuramlarının gelişimine büyük katkıda bulunacak teknolojiler ortaya çıkmaya başlamıştı. Delikli kartlar, bulce biri, boşluk tüpleri ve teletip aygıtları. 

20. yüzyılın ilk yarısında ise birçok bilimsel gereksinin gittikçe karmaşıklaşan analog bilgisayarlar ile giderildi. Ancak günümüz bilgisayarlarının yanılmazlık düzeyinden hala uzaktaydılar. 1872 yılları sırasında ilk modern analog bilgisayarın Sir William Thompson tarafından icat edildiği görülmektedir. 

Tekerlek, diferensiyel analizör ve disk mekanizmaların kullanılması ile beraber bu analog bilgisayar, diferensiyel deklemlerin kullanılması için tasarlanmıştı. 1876 yılında ise James Thomas tarafından bu bilgisayarın kullanılma konsepti gerçekleştirilmiştir. 


1931 yılları sırasında Hazen ve Vannevar Bush tarafından ilk mekanik analog bilgisayar geliştirilmesi başarılamıştır. Ancak buna rağmen 1939 yılında George Stibis tarafından ilk sayısal bilgisayar New York'ta bulunan bir laboratuvarında üretilmiştir. 

İkili sistemi bu makine uygulamayı başaran Stibis bu sayede oldukça kompleks sayılar ile aritmetik işlemler yapılmasını sağlamıştır. Bilgisayar ile ilgili en hızlı ve önemli gelişmeler ise bakıldığında ikinci dünya savaşı sonrasında yapılmaya başlandığı görülmektedir. 

Harvard Aylton IBM şirketi ile işbirliği yapma şartı ile 1944 yılında Mark 1 'ı tamamlamayı başarmıştır. Mark 1 aslında oldukça küçük kapasiteli bir bilgisayar olsa da o zaman koşullarını bakıldığında aslında büyük bir başar olarak kabul edilmiştir. 

Mark 1'da da bilgiler yine delikli kartlara veriliyordu ve yine delikli kartlardan sonuçlar alınmakta idi. 1938 'li yıllara bakıldığında ise bir deniz altında kullanılma amacı ile Birleşik Devletler donanması elektromanyetik analog bilgisayarları geliştirdiği görülmektedir. 


Torpedo bilgisayarları olarak adlandırılan bu bilgisayarlar, harekette olan bir hedefe torpidu 60 sorununu çözmek adına trigonometri kullanılan ilk bilgisayar olarak bilinmektedir. Aynı zamanda 2. Dünya Savaşı sırasında birçok ülke bu bilgisayar geliştirmeye çalışmıştır. 

Hesaplama yapmak için mekanik rolerleri ve elektrik anahtarıları kullanılan ilk sayısal elektromanyetik bilgisayarlar düşük bir çalışmasına sahipti. Ancak sonunda vakum tüplerinin kullanılması ile beraber tamamen elektrikle çalışan ve çok daha hızlı bilgisayarları geçiş yapılmıştır. 


Alman bir mühendis olan, Cornwall Zuse tarafından, 1939 yılında yapılan Z2 ise elektromekanik role kullanılan en eski bilgisayar örnekler arasında yer almaktadır. Analogların yerine, dijital hesaplama döneminin başladığı bu dönemde artık tamamen elektronik olan devre elemanları elektromekanik ve mekanik eşdeğerlerinin yerine geçmekteydi. 

Londra'daki postanesinde, 1930 yılları sırasında araştırma istasyonu mühendis olarak çalışmakta olan Tommy Flowers, 1934 yılında yapmış olduğu bir deneysel cihaz sayesinde, yaklaşık 5 yıl sonra telefon central alanının bir bölümünü, binlerce vakum tüpü kullanarak elektronik olan bir veri işletme sistemine dönüştürmüştür. 


Amerika Birleşik Devletlerinde, 1942 yılında John W. Atenasof ile birlikte Iowa Eyalet Universitesi 'nde bulunan Clifford Berry ilk otomatik elektronik dijital bilgisayar olan ve tamamen elektronik olarak çalışan Atenasof Berry kompitoru geliştirmişlerdir. 

Yani bilgisayarı kim buldu sorusunun cevapları arasında bu bilim insanları da yer almaktadır. Alman Şifreleme Makinesi 2. Dünya Savaşı sırasında Eniac'nın mesajlarını çözmek amacı ile bir bilgisayar geliştirmeye çalışıyordu. 

Geliştirilen bu bilgisayarın adı ise Colossus olmuştu. Colossus, dünyanın ilk elektronik dijital programlanabilme kapasitesine sahip bilgisayarı olarak tarihe geçmişti. 1945 yılıları sırasında bir grup bilim insanı eniac adlı bir bilgisayar yapmayı başarmıştır. 


Aslında askeri amaçlar için geliştirilmiş olan eniac isimli bilgisayarda radyo lambaları kullanılmıştı. Colossus 'a benzer özellikleri bulunan bu bilgisayar Colossus 'a göre çok daha hızlı ve esnek bir yapıya sahipti. 

Bu bilgisayar ile birlikte artık elektronik bilgisayarları da geçiş başlamış olup mekanik donanımlar yerini elektronik devrelere bırakmıştır. En yakın özelliklerinden bahsettiği bir bilgisayar



İlki kirse elektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip ilk bilgisayar olarak tarihe geçmiştir. Ağırlığı 30 ton ve büyüktüyse 167 metrekare olan bu bilgisayar tam olarak 500 bin dolara mal olmuştu. 

Daha sonradarı Eniac hava tahmini gibi birçok bilimsel alan da kullanıldı. Kendisinden sonra geliştirilen bilgisayarların daha tasarruflu olmasından dolayı  .955'te Eniac 'ın fişi çekilmişti. Şu an ise Eniac 'ın parçaları Washington'daki Amerikan Ulusal Müzesi 'nde sergilenmektedir. 

Seriha'da üretimi yapılabilen ve ticari amaçla kullanılan ilk bilgisayar ise Univac Van olmuştur. Tasarlanan bu bilgisayarlar yazıcıya sahip olup giriş çıkış birimleri de manyetik bant şeklindeydi. Bu yıllarda IBM 701 isimde bir bilgisayar piyasaya girmiştir. 


IBM 701 isimli bu bilgisayarlı ise Vakum Tüplü ve basit bir şekilde programlanabilen bir yapıya sahipti. Daha sonra ise IBM firması 1958 yılları itibariyle artık bilgisayarlarda Vakum Tüplü 'nü yerine transistör ve diyotları kullanmaya başlamıştır. 

Bu sayede daha küçük, hafif ve daha az arızalanan bilgisayarlar piyasaya sürülmüştür. Türkiye'de kullanılan ilk bilgisayar ise 1960 yılında Karayolları Genel Müdürlüğünde kullanılmak amacıyla ülkeye getirilmiş olan IBM 650 datadır. 

1950 -1970 yıllar arasında büyük kurumlarda ana çatı bilgisayarlar kullanılıyordu. 1965 yılında satışa sunulan ilk kişisel bilgisayar, İtalyan firması Olivetti 'nin ürettiği programı 101'dir. Programı 101 'in satış fiyatı piyasaya çıktığında 3200 dolardı. 

Bu miktar bugünün dolar değeri ile 23 .000 dolara eşittir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere yaklaşık 44 .000 adet satılmıştı. Micro chip'in geliştirilmesiyle birlikte bilgisayarlar gittikçe küçülmeye başladı. 


1975 yılında ise bir ekranı ve klavyesi takılı olan ilk bilgisayar satıldı. Bilgisayara uzay yolu atılgan televizyon dizisindeki bir gezegenten esinlenerek 6 ayır ismi verilmişti. İlk bilgisayarın tam adı 8800'dü. 

1977 yılında tamamı birleştirilmiş ekranı ve klavyesi bulunan kullanımı hazır hali ilk bilgisayar üretildi. 1977 tarihli Apple II ilk kişisel bilgisayarlardan biridir ve 2 milyon adet satmıştır. Bu o dönem için bir rekordu. 




1983 yılında ise Apple faresi olan bilgisayarı macintosh üretip piyasaya sürmüştü. Bu ürünle birlikte bilgisayar grafikleri kullanılmaya başlanmıştı. IBM ilk taşınabilir bilgisayarı 1986 yılında IBM PC Convertible adıyla kullanıcıların beyenisine sunmuştu. 

1997 yılıyla birlikte avuç içi bilgisayarlar hayatımıza yer almaya başlamıştı. Günümüzde ise artık bilgisayarlar yapay zeka ile birlikte kendi kendini denet diyebilen daha akıllı ve insanlarla tam bir uyum içerisinde olabilen makineler haline gelmiştir. 


Kısaca bilgisayarın tarihsel gelişimini bilgisayarın babası olarak değerlendirilen Charles Babbage ile birlikte kimlerin bu süreçte etkin rol oynadığını ve bilgisayarın günümüze gelene kadar ki evrimini gözden geçirdik.




12 Mayıs 2024 Pazar

Fotoğraf Makinesi


 Fotoğraf çekmek bugün hayatımızdaki en sevdiğimiz hobilerdendir. Güzel bir yer gördüğümüzde fotoğrafını çekeriz. Güzel bir yemek geldiğinde o anı ölümsüzleştirmek isteriz. Böyle bir an gördüğümüzde hemen elimizdeki telefonlara sarılarız. 

Evet artık fotoğraf çekmek bu kadar basit. Yanımızda hem bir telefon hem de bir fotoğraf makinesi taşıyoruz. Eskiden çektiğimiz fotoğrafları albüm aracılığıyla ayrıştırırdık. Şimdilerde sosyal medya ile yapıyoruz bunu. 

Fotoğrafın tarihi dünden bugüne ciddi değişimi uğradı. Yeni gelişen teknolojilerle çektiğimiz fotoğrafın iyi veya kötü olduğunu o an anlayabiliyoruz. 20. yüzyılın ortalarındaysa böyle bir durum söz konusu değildi. 


Peki artık hayatımızın her alanında kullandığımız fotoğraf çekme alışkanlığımızın öncüsü neydi? Fotoğraf makinesi nasıl ve kim tarafından icat edildi? Aslında fotoğraf makinesinin çalışma prensibi olan ışığın etkisi makineden çok uzun zaman önce keşfedildi. 

Daha milattan önce 4. yüzyılda mağarada bir çalışma yaratan Aristoteles çalışması sırasında kullandığı malzemenin deliğinden ışığın diğer tarafta farklı etkisini gördü. Bundan etkilenip üzerine gidince karanlık bir alanda yapabildiğini anladı. 

O alanı karanlık kutu gibi hayal etti. Tarihi değiştirecek latincede karanlık kutu demek olan kamera Obskura 'yı ortaya atmış oldu. 15. yüzyılda ressam Leonardo da Vinci küçük bir delikten odasına vuran ışığın içeride görüntüyü terse çevirdiğini fark etti. 

Tabi bu sırada başka ressamlarda bunu fark ediyordu. Yaptıkları çizimlere baktığımızda dışarıdan gelen görüntünün ters halini fotoğraf çeker gibi çizdiklerini görebiliriz. Karanlık odada yaptıkları bu çalışmalar bir süre sonra o karanlık odadan daha küçük bir şey dönüşmesini sağladı. 


Bir kutu yapılarak gördükleri görüntüyü oradan izliyorlardı. Renaissance döneminde yapılan bu icat, fotoğrafçılık tarihinin en önemli adı mıydı? 18. yüzyıla gelindiğinde karanlık kutunun bir ucuna mercek konulup görüntüyü kutudan dışarıya çıkarmayı başardılar. 

Johann Zahn yaptığı kutuyla görüntüyü aktarmayı daha kolaylaştırdı. Kameraya benzeyen ilk kutuyu icat eden kendisi olmuştur. 1826 yılına gelindiğinde önceki çalışmaları referans alan Johann Zahn ilk fotoğrafı çekmeye başardı. 


Fransız muciz olan Neep's evinin camından dışarı icat ettiği makineyle fotoğrafladı. Fotoğraf çekmesi tam 8 saat sürdü. Bugün düşününce ne kadar uzun bir süre değil mi? O günün şartlarında bu inanılmaz bir şeydi. 

Nieps daha sonra fotoğrafı daha kaliteli çekmek için çalışmalara koyuldu. O sıralarda arkadaşı olan Kimyager Dagerle ortak çalışmaya başladı. Ama Nieps 'in ömrü buna yetmedi. Bayrağı devralan Dager fotoğraf çekme işini daha ileriye taşıdı. 

Dager Bakır Levhan 'ın üzerinde kullandığı su ve gümüş nitratla fotoğraflama hızını arttırmayı başardı. 8 saatten yarım saati indirmişti. Görüntü de daha kaliteliydi. Louis Dager tarihi ilk kez insan fotoğrafı çeken mucik olarak adını yazdırdı. 

Onun icat ettiği yönteme ise Dager o type adı verildi. Louis Dager 1839 yılında Fransız bilimler akademisinde fotoğrafın icat edildiğini dünyaya duyurmuştur. Yaptığı konuşmada Sayın Baylar, ışık bir yüzey aracılığıyla kaydedilmiştir dedi. 




1841 yılında Dager 'a typeten etkilenen Joseph Max Petwell, kamera içindeki merceği geliştirerek ışığı 16 kez daha güçlü geçiren bir mercek icat etti. Fotoğrafın süresi çok daha kısa almıştı. Aynı yıl İngiliz William Henry Talbot'ta negatif pozitif tekniğini buldu. 

Bu arada dünyada makineden çıkan görüntüye fotoğraf ismini veren ilk kişi kendisi oldu. İlk renkli fotoğraf da James Clark Maxwell tarafından 1861'de çekildi. 19. yüzyıl fotoğrafçılık tarihi için hızlı adımların atıldığı dönem oldu. 

Makinenin icadı ile başka mucitler onu geliştirmeye devam ediyordu. Kodak firmasının kurucusu olan George Eastman, Selul Louis Sherwood kullanarak ilk kez filmle kullanılan kamera icat etti. Bu gelişmenin ardından Pierre Jensen kısa zamanda çok fazla görüntü çekeceğin bir alet icat etti. 

Bu icatların ardından makineler sürekli gelişmeye devam ediyordu. 19. yüzyılın sonlarında fotoğraf makineleri yukarıdan değil, bugünkü gibi arkadan bakılan halini aldı. 20. yüzyıla

gelindiğinde makineler küçülüyor, hızlı ve kalitesi artıyordu. 


5 Mayıs 2024 Pazar

Alexander Graham Bell - Telefonun İcadı

 

   3 Mart 1847'de İSKOÇYA'da doğdu. 1876'da telefonun icadı ile tanınan Bel önce Ontario 'ya daha sonra Bostona yerleşti. Graham Bell kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağladı. 

Telefonu icat eden Graham Bell'in annesi Doğuş'tan işitme engelliydi. Dedesi ve babası yıllarını işitme engellileri adayıydı. Özellikle babası işitme engellilere duymasalar bile konuşmayı öğretmenin yollarını geliştirmeye çalıştı. 


İki kardeşi Verem'den ölünce babası kalan tek oğlunun sağlığı için Kanada 'ya göçtü. Babasının ölümünden sonra onun çalışmalarını tanıtmak ve yaymak için çabalayan Graham Bell Amerika Birleşik Devletleri 'ne gitti. 

Burada bir süre işitme engellilere dil öğretmeni yetiştiren bir okulda çalıştı. Daha sonra kendi okulunu kurdu. Ünü kısa sürede yayılan Bell Oxford Üniversitesi 'ne konuk öğretmen olarak çağrıldı. Müzik sesinin bir tel aracılığıyla aktarılabileceği düşüncesi üzerine yoğunlaştı. 


İngiltere'den dönen Bell Boston Üniversitesi insan sesi fizyolojisi Dalı profesörlüğüne getirildi. Kurumsal bilgilerini teknik destekle yaşama geçirmeye ve işitme engelleri için duymalarını sağlayacak aletler yapmaya girişti. 

Tomas Wattson adlı bir elektrik mühendis. çalışmaya başladı. Bell ve Watson 1875 yılında sesin tel üzerinden bir başka yere gittiğini ortaya çıkardı. 14 Şubat 1876 günü Bell telefon patent almak için başvuru yaptı. 

7 Mart günü istediği patent verildi. 174 .465 Noğlu patentini alan Bell, atölyede denemelerini sürdürürken telefonu çalıştırmak için kullandığı batarya'dan pantolonuna asit döküldü. Watson 'ı yardıma çağırdı. 


Watson buraya gelin sizi görmek istiyorum. Bell yardımcısını çağırırken 10 Mart günü ilk telefon görüşmesini yaptı. İşitme engelli annesinin ve eşinin duymadığı sesleri kaydetmeyi başardı. Fransa hükümeti, insanlığa hizmetinden dolayı onur ödülü ve para ödülü verdi. 

Verilen parayı, Balington'da işitme engelleri için Walter enstitüsünü kurmada kullandı. Connecticut eyaleti ilk telefon şebekesine sahip kent oldu. Bir süre sonra, santrallerde erkek memur yerine kadın memurun çalışması geleneği başladı. 

İlk kadın santral memuru da bastığında çalışmaya başlayan Emmann -Tollu. Manyetolu telefon görüşmeleri 1899 yılında Alman Brown ile otomatikleşmeye yöneldi. Halk yeni telefona kızsız telefon adını taktı. 

Bugünkü telefonlara benzemeyen bir biçimdeydi. Üzerinde biriler, onlar, yüzler basamanı temsil eden 3 tuş bulunuyor. Bağlanmak istenen numara, tuşlara aranan numara da yer alan rakamın değeri kadar basılarak sağlanıyordu. 

Arayan kişi tuşa kaç kez bastığını sık sık şaşırdığı için karmaşa yolaçıyordu. Bunun da çözümü çok geçmeden bulundu. Kısa sürede New York sokaklarını telefon direktleri ve kablo hatları örümcek ağa gibi kabloydu. 

Telefon günlük yaşama değişik biçimlerde girmeye başladı. O yıllarda yayımlanan gazeteleri verilen bir reklamda telefon şöyle tanıtıldı. Sohbet ağızdan kulağı telefonla konuşarak çok daha rahat. Bell 1915 yılında New York 'u San Francisco 'ya bağlayan ilk uzun kentler arası telefon attığını açtı. 

Telefonun olanaklarından yararlanarak müşteri çekmek isteyen oteller arasında kıyasaya bir savaş başladı. Oteller, müzik, tiyatro, opera, konser salonlarına bağlanan telefon, tiyatrofon hattıyla aldıkları sesi lobilerde oturan müşterilerine dinletmeye başladılar. 

Bu evlere ve iş yerlerine yayıldı. Deniz ve Hava Taşım acılığı için de projeler geliştirdi. Alexander Graham Bell, 2 Ağustos 1922'de Kanada'da hayata gözlerini kapadı.