10 Aralık 2023 Pazar

Alman İmparatorluğu



Roma Germen İmparatorları Orta Avrupa'da Almanca tüm toplulukların kralı unvanını taşımaktaydı. Fakat Almanlar imparatorluğun içinde, Orta Çağ'dan kalan derebeylik geleneğinden kaynaklı olarak 500 fazla siyasi yapıya bölünmüşlerdi. Bu yapıların hepsinin kendine göre ayrı kanunları, işleyiş yapıları ve yönetim biçimleri vardı


Napolyon'un seferiyle 19 ucu yüzyılın başında Roma Germen İmparatorluğu yıkıldı. Ve Alman devletleri Bonapart'ın yeni düzenlemesiyle Ren Konfederasyonu adı altında Fransız güdümüne girdi


1789 Fransız ihtilalinin yaydığı fikir akımlarıyla ve Fransa hegemonyası altında ezilmenin verdiği etkiyle Almanlar arasında milliyetçilik duygusu yükselmeye başladı. Napolyon'a karşı yapılan mücadelelerde kazanılan ortak tecrü ve işgalcileri kovarak tekrar kendi topraklarının kontrolünü ele geçirme fikri Almanların arasında birleşip tek bir ülke olma arzusunun fitilini ateşledi. Napolyon'un düşüşünün ardından Avrupa'nın yeniden düzenlendiği 1815 Viyana Kongresi'yle büyük monarşiler belli bir dengeye oturtmaya çalıştılar. Bu dengede tutma politikası uyarınca Roma Germen İmparatorluğu'nun yerini tutması için Alman devletçikleri, Avusturya İmparatorluğu'nun etki alanı altında birleşti



Burada yükselmekte olan Prusya'nın gücü göz ardı edildi. Sanayi Devrimiyle üretimin ve ticaretin artması, Alman devletleri arasında belli bir gümrük birliğine gidilmesine sebep oldu. Yapılan kara yolları ve özellikle demir yolları aynı milletten olan bu toplulukların 
Bu toplulukların birbirlerini daha fazla tanımasına yol açtı. Birbirlerini yakından tanıyan ve konuştukları dil dışında da ortak kültürel noktaları ve çıkarları olduğunu anlayan Almanlar arasındaki tek bir çatı altında birleşme fikri daha da kuvvet kazandı


Görüldüğü üzere demir yolları, Alman milli bilincinin ve beraberliğinin oluşmasında temel etkenlerden biri oldu. Çok uluslu bir yapıya sahip olan Avusturya İmparatorluğu etki alanında yükselmekte olan Alman milliyetçiliğini her ne kadar dizginlemeye çalışılsada 1848 beraber bu politika tamamen işlevsiz hale geldi. Artık hemen hemen her Alman birleşmeyi istiyordu. Gelin görün ki birleşme nasıl ve hangi yöntemle olacak? Hangi noktalar üzerinde ne oranda birleşilecek


Yaşananlar asil zümreleri ne denli etkileyecek gibi sorular kafaları karıştırıyor? Özellikle bu birleşmeyi Avusturya'nın mı yoksa Prusya'nın mı üstlenmesi gerektiği ikiliyi? Zihinleri allak bullak ediyordu. Birleşmenin olacağı gökteki bir güneş kadar görülmesine rağmen bir türlü beklenen olmuyor. Almanya'nın birleşmesi sürekli gecikiyordu. 1862 de Prusya tahtına birinci Wilhelm'in geçmesi, Avrupa'da dengeleri bir anda değiştirdiği gibi soruların tek tek yanıt bulmasına da vesile oldu



Hermutfon Genelkurmay Başkanı pozisyonuna getirildi. Albrede proses savaş bakanı oldu. Wilhem oto fons markada proje başbakanı olarak atadı


Roon'la Montre'nin askeri ve operasyonel dehası Bismarck'ın reel politik adı verilen siyaseti hızlıca Avrupa'nın demir yumruğu haline getirecekti. Kan ve demir Bismarck'ın Prusya Başbakanı olmasıyla Avrupa'nın çehresi değişmeye başladı. O Almanların hayatta kalabilmesini halkın Prusya etrafında birleşmesinde görmekteydi. Planı daha göreve ilk geldiği günden beri belliydi


büyük sorunlar, konuşmalar ve çoğunluk kararıyla değil kan ve demirle çözülecek diyordu. Bismarck Almanya'yı birleştirmek için kan ve demiri kullanacak. Yani savaşacaktı


Bismarck'ın en üstün özelliklerinden birisi, ortamı çok iyi analiz edebilmesiydi. Hangi ülkenin neye ne derecede tepki vereceğini çok iyi biliyor, ülkelerin güçlü ve zayıf yanlarını isabetli bir şekilde analiz edebiliyor. Kıtanın hali hazırdaki durumunu ideolojik eğilimleri kenara bırakıp Tamamen kendi ülkesinin çıkarları için en verimli şekilde kullanabiliyordu. Diplomatik ve bürokratik bir deha örneği olarak gösterilen Otto, hamleleri sayesinde ülkesinin elini her adımda biraz daha kuvvetlendirmeyi böylece başardı


Pruzya'nın Alman birliğini kurmak için atmak istediği ilk adım, Danimarka'ya bağlı olan Schleswig, Holstein ve Love andburg dukalıklarını ele geçirmekti. Buraları doğrudan Prusya'ya bağlamak isteyen önünde pek çok problem vardı. Ve bunlara vararken istediklerini yapması imkan dahilinde değildi



İsveç ve özellikle İngiltere, Prusya'nın kuzey denizine çıkmasına katiyetle karşıydı. Tek sorun İngiltere değildi elbette. Kendisini Almanların lideri gören Avusturya Bismarck'ın girişiminde ilk dur diyecek ülkeler arasındaydı


öte tarafta da Kırım Savaşı'ndan sonra hızla yakınlaşan Fransa Rusya ikilisi vardı. Pusyalıların en son istediği şey Fransa ve Rusya ile iki cephede aynı anda savaşmaktı. Bismarck'ın altın kurallarından birisi de buydu


hem doğuda hem batıda aynı anda savaşmamak. Bu bağlamda Bismarck Rusya yanına çekerse diğer ülkelerin muhalefetinin pek de önemi kalmayacağını düşündü. Tabii bu ortamın oluşabilmesi için bir yerlerde bir şeylerin fitilinin ateşlenmesi lazımdı


1863 yılında Polonyalılar Rusya'ya karşı ayaklandı. Oluşan durum karşısında büyük devletler hemen pozisyonlarına aldılar. İngiltere milli duygularla kurulmuş bir Polonya Devleti'nin Fransa'nın uydusu olacağını bildiği için isyanı destekleme taraftarı değildi. Fakat bu isyan sayesinde Fransa ile Rusya'nın arasını açmayı düşündü. Avusturya ise Polonya'nın Rusya'yla kendi arasında tampon olacağını biliyordu


Lehleri desteklemek konusunda aslında çekinceleri vardı. Çünkü buradaki milliyetçilik akımı kendi bayrağı altındaki milletleri de etkileyebilirdi. Bununla beraber Avusturya, Fransa Rusya yakınlaşmasından çekinmekteydi. Işte bu noktada Avusturya ve İngiltere'nin çıkarları örtüştü ve bu ikili Fransa'yı topun ağzına doğru itmeye başladı. Üçüncü Napolyon kendisine tuzak kurulduğunun farkında olmasına rağmen halkı çoktan tarafını seçmişti. Sokaklar, yaşa Polonya sesleriyle inliyor. On binler gönüllü olarak Polonya topraklarına akıyordu


Iç siyasetteki dengeleri gözetmek zorunda olan Napolyon leh milliyetçileri destekleme kararı aldı. Böylece üç devlet İngiltere, Avusturya ve Fransa, Rusya'nın karşısında yer almak için kolları sıvadı. Bismarck'ın ise aradığı fırsat ayağına gelmişti


Adı geçen üçlünün Rusya'ya tavır alacağını önceden hesaplayan başbakan, Rusya'yı destekleme kararı aldı. İngiltere ve Avusturya, Polonya meselesinde aldıkları sert tutumu bir anda yumuşatınca Fransa kabak gibi Rusya'nın karşısında tek başına kaldı


Napolyon yaptığı üst üste hatalar sonucunda Rusya'yla arasında iyiden iyiye açtı. Ortam tam Prusya'nın istediği gibi olmuştu. Schleswich Holstein anlaşmazlığını daha da kaşıyan Bismarck bir zaman  bulup Danimarka'ya saldırmak için hazırlandı. Ortamı Prusya'ya bırakmak istemeyen Avusturya'da işe karışınca Germen Konfederasyonu şubat 1864 yılında Danimarka'ya savaş ilan etti


Danimarka ordusu, bölgeye sevk edilen Alman birliklerinin yarısı kadar ya vardı ya yoktu. Askeri teçhizat bakımından tüfekleri arasında temel bir prensip farkı vardı. Danimarkalılar Springfield model 1842 Andfield Patent 1853  Enfield Patent 1861 , Maskitin ve Lorenz 1854 gibi çoğu İngiliz orijinli tüfekleri kullanmaktaydı. Bu silahlar dönemin modern yapısına uygun ve ağızdan doldurmalı silahlardı


En büyük dezavantajları askerlerin tekrar atış yapabilmesi için tüfekleri ağız kısmından ve ayaktayken doldurma zorunluluğuydu. Doldurması vakit alan bu tüfekler, dakikada ortalama 2-3 atış yapabiliyordu. Prusyalıların elindeyse Drayse Nidle Gan vardı


Pek çok sorunu olan iğneli ve kurmalı bu tüfeklerin rakiplerinden en büyük avantajı hızıydı. 19  yüzyıl sonrasına doğru savaş alanlarında silahlarda aranan şey, menzil ve isabet oranından ziyade hızdı


Driseler arka kısımlarından hızlıca doldurulabiliyordu. Ve askerler dolum işlemini yerde mevzilenmişken de yapabiliyorlardı. Dakikada ortalama 5-6 kadar atış yapabilen ve türünün ilk örneklerinden sayılan bu tüfeklerin varlığı bir sır değildi


Prusya 1840  sonundan beri tüm ordusunu donatmıştı. Fakat hiç kimse bu silahların savaş meydanında neler yapabileceğini bilmiyordu. Yakında herkes driselerin kuvvetini görecekti


Alman orduları şubat ayında girdikleri Danimarka topraklarında hızlıca ilerledi. Her ne kadar İngilizler işi zorlaştırmak için konferans topladıysa da işgal orduları durmaksızın ilerleyip Danimarka ordusunu temmuz ayında teslim olmaya zorladı


Almanlar net bir şekilde galip olan taraftı. Alman birliğine giden ilk adım bu şekilde atılmış oldu. Peki Bismarck'ın tek hedefi adı geçen dukalıkları ele geçirmek miydi? Elbette hayır Bismarck ve Kral Wilhem ilk iş olarak Kiel'de donanma tesisleri kurmaya başladı. Amaç Kiel'de bir kanal açıp donanmayı açık denizlere taşıyabilmekti. Kimse daha farkında değildi. Ama biscmark, Alman İmparatorluğu'nu büyük bir deniz gücü haline getirecek temelleri atıyordu


Savaşta yenilmiş olan Danimarka'ya ufak bir göz atacak olursak, onlar için mağlubiyet adeta bir felaket olmuştu. Danimarkalılar topraklarının üçte birini ve 2,5 milyonluk nüfus rezervinin yaklaşık 1 milyonunu Almanlara kaptırmışlardı


Kardeşlerin Savaşı. Danimarka'dan alınan topraklar 1865  Gustein Anlaşması ile iki Alman Devleti olan Avusturya ve Prusya arasında paylaşıldı


Paylaşım yapılmıştı yapılmasına ama bu süreçte yaşanan fikir ayrılıkları zaten aralarında uzun süredir ikilik olan kardeş devletlerin arasında iyice açtı. Işlerin çatışma raddesine kadar varması Prusya'nın istediği bir şeydi. Gücünü Danimarka'da test eden Prusya artık konfederasyonun asıl gücü olduğunu Avusturya'ya gösterebilirdi. Avusturya'sız bir Almanya düşünen Bismarck savaşa girişmeden önce siyasi ortamı ülkesinin çıkarlarına uygun şekilde düzenlemeye başladı


İngilizlerin olası savaş karşısında tarafsızlığını sağlamak kolaydı. Çünkü Avrupa'nın ortasında iki Alman devletinin birbirini yemesi onların işine gelirdi. Rusya ise zaten tarafını seçmişti. Çıkacak savaşta Prusya lehine sessizliğini koruyacaktı


Burada asıl problem Fransa'ydı. Fransa'nın Avusturya'yla müttefik olma durumu Bismark'ı korkutmaktaydı. Aynı zamanda Alman Başbakan Avusturya'ya karşı İtalya'yı da kesinlikle yanında istiyordu. Çünkü rakibi çift taraflı sıkıştırmanın tek yolu buydu


İtalya'nın kalbine giden yolda yine Fransa'dan geçmekteydi. Bismarck yıl içerisinde üçüncü Napolyon ile gizli bir toplantı yapıp onu tarafsız kalmaya ikna etti. Bismarck Napolyon'a kabataslak şunları söylemişti


Bir, bu savaş bir Alman milli meselesidir. Fransa karışmasın. Iki, olası Prusya Zaferi'nde Fransa'ya da toprak düşebilir. Üç, Fransa kurulacak İtalya Prusya İttifakı'na müdahale etmezse, zafer sonrası Venedik İtalya'ya bırakılacak


Avrupa'nın tek kurnazı biscmark değildi elbet. Üçüncü Napolyon'un Prus Aleyhine tarafsızlığı kabul etmesinin altında başka çıkarlar yatıyordu. İmparator basit şey şu şekilde düşünmüştü


Bir, Almanların birlik olmasındansa birbirlerini yemesi daha evladır. Iki, Prusya Avusturya kadar güçlü bir devlet olmadığı için düşmanını yenmesi aylar, hatta yıllar sürer. Bu durumda iki tarafta yıprandığında Fransa'nın ren kıyılarını alması için ortam doğar


Üç. Olur da güçsüz olan taraf Pusya zafer kazanırsa Venedik, Napolyon aracılığıyla İtalya'ya kalır ve Fransa'da uydusu olarak gördüğü İtalya üzerindeki etkinliğini arttırır. Bismark Napolyon'u oyun dışında bırakmayı başardıktan sonra İtalya'yla masaya oturup 1866  Nisan'ında ittifak anlaşmasını imzaladı. Sular çok hızlı ısınınca da ortadaki sebepleri bahane gösterip 14  Haziran 1866Avusturya savaş ilan etti. Anlaşma uyarınca İtalya'da güneyden saldırıya geçti.


Alman krallıkların çoğu ise herkesin savaşı kazanır gözüyle baktığı Avusturya'nın yanında yerlerini aldılar. Prusya Genelkurmay Başkanı ve savaş planının mimarı General tüm gücü dört orduya böldü


Hızlı ve disiplinli olan Alman ordularının bir tanesi konfederasyon kuvvetleriyle savaşmak için ayrıldı. Bu ordunun karşısında Hannofa, Saxonya, Bavyera, Berk, Baden, Hes Darmstad ve NASAV kuvvetleri vardı. Hedefi bu ufak grupların birleşmesini engelleyerek rakiplerine lokma lokma sindirmek olan mayın ordusu canını dişine takıp savaşırken asıl muharebe doğuda yapılmaktaydı


Savaşın başında Avusturya sınırına üç ordu yığan Generaton Molki G tertibiatı şu şekilde yapmıştı. Sağ kanatta Fon Biter fert komutasında el bir ordusu, ortada Prens Freadrich Charles komutasında birinci ordu ve en solda veliaht prens Frederich William'ın yönettiği ikinci ordu yerini aldı


Karşıda ise sol tarafta birinci Avusturya kolordusu ve Prens Albert'in yönettiği Saxoni ordusu bulunmaktaydı. Bohemya'da ise General Benedik'in yönettiği Avusturya Merkez Ordusu vardı


Kuzeyden bağımsız olarak bir de İtalya'yla savaşması için ayrılmış, Güney Ordusu mevcuttu. Alman sağ kanadı hızlı bir ilerlemeyle Saksonya'yı beş günde ele geçirip buradaki orduları geri püskürttü. Sonrasında Bone Moltike, 22 Haziran'da Bohemya'nın işgal emrini verdi


Üç Prusya ordusu ilerlerken en büyük korku Avusturyalıların tecrit edilmiş olan ikinci orduya saldırıp, bunları yok etmesi ve savaşı kazanmasıydı. General Benede'nin planı da bu yöndeydi ama komuta kademesinde çıkan tartışma yüzünden ana odak batıdaki orduları durdurmaya çevrilince fark edilmeden büyük bir fırsat kaçırıldı. 


Prusya ordularına karşı hem doğuda hem batıda ayın 26-29arası üst üste yenilgiler alan Avusturya Orduları birleşip Köln İhkires'e doğru çekildi


Amaçları bu bölgede tutunup düşmana mukavemet göstermekti. Prusya orduları gelip Avusturyalıları sarınca, 3 Temmuz'da savaşın asıl kazananını belirleyecek Cunike Gredh Muharebesi başladı


Düşmanıyla ilk teması kuran birinci Prusya Ordusu ve Elbi Ordusu, Avusturyalıları tutundukları tepeden atabilmek için hamle yapmayı düşünse de güçlü Avusturya topçusu ilerleyişe bir türlü izin vermedi. Düşmana tutunduğu yerden atması gerektiğini bilen Avusturyalılar, Piyade Alaylarını ileri sürse de büyük bir hüsrana uğradılar. Çünkü kendi ellerindeki Lorenz marka önden doldurmalı tüfeğe karşı Prusyalılarda daha azı doldurulabilen ve tüm savaş boyunca farkını göstermiş uzun nadar GVA yani Drice Niddgan vardı


Savaşın kazananının belli olmadığı, iki tarafın da kritik anlar yaşadığı vakitlerde Avusturyalılar, süvarilerini kullanmakta çekinince, muharebe çıkmazı uzadıkça uzadı. Bu çekince Prusyalıların kazancı oldu ve geçen süre içerisinde yardıma yetişen proje ikinci ordusu, Avusturyalıların sağından çok sağlam bir saldırı gerçekleştirdi. Kanattan gelen saldırıyla çok fazla kayıp veren Avusturyalılar, ağır bir yenilgi alıp, apar topar Viyana'ya doğru çekilmeye başladı


Tüm savaşın kazananı görünüşe göre Prusya olacaktı. Güney cephesine bakacak olursak, İtalyanlar maalesef hem denizde hem de karada Avusturyalılar karşısında tutunamayıp yenildi

 

İtalyanların bu savaşta yaptıkları tek şey düşman birliklerin bir kısmını aldığı yenilgilerle güney cephesinde oyalamak oldu. Ama tabii İtalyan yenilgilerine rağmen Prusyalılar savaşı kazanmaktaydı. Imparator Fransız Josep Cuni Gratis'e alınan mağlubiyet sonrası Viyana'ya yürüyen Prusya durdurmak için barış çağrısında bulundu. Prusya Kralı ve askeri kanadı Barışı reddedip düşmanlarını tamamen sindirmek isterken Bismark buna karşı çıktı. Prusya, Avusturya yenerek istediğini almış


Alman devletlerin asıl lideri olduğunu kanıtlamış ve imparatorluğun gururunu yeterince kırmıştı. Daha fazla ilerlemeye gerek yoktu. Bismarck'ın uyguladığı satranç teorisine göre tüm ülkelerle her şartta masaya oturulabilecek diplomasi yolları açık tutulmalıydı


Eğer daha ileri gider ve Avusturya'nın nefretini kazanırlarsa bir daha bu ülkeyle masaya oturamazlar ve intikam duygusuyla yanıp tutuşan ebedi bir düşman kazanırlardı. Uzun tartışmalar sonrasında Bismarck önerisinin kabul edilmemesi halinde intihar edeceğini söyleyince Başbakan'ın bu konuda ne kadar kararlı olduğunu anladı. Ve Avusturya'yla barış yapılması kararlaştırıldı. Böylece Prusya, istediğini alarak yıllarca bitmez denilen savaşı bir ayda bitirerek mükemmele yakın bir zafer kazanmış oldu

Bu savaşın asıl büyük kaybedeni oynadığı kart elinde patlayan Fransa oldu. Şaşkınlık içinde olan üçüncü Napolyon'un hiçbir öngörüsü tutmamış, Prusya bir ayda her şeyi paket edip bitirmişti. Görüldüğü gibi ipteki iki cambazdan biri olan Napolyon düşmüş diğeri hala ipin üstünde şovuna devam etmekteydi. Zafer sonrası Kuzey Alman Federasyonu'nu kuran Bismark'ın kan ve demir politikasının sıradaki hedefi başını taşlara vurmakla meşgul olan Fransa olacaktı

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder