25 Şubat 2024 Pazar

Atatürk'ün Açmak İstediği Fabrikalar


10 
Kasım'da 09:06 yatağından doğruldu. Uzun süredir devam eden hastalığından kurtulmuş olduğu için oldukça mutluydu

Çünkü çalışmadan öylece yatmanın hayatının hiçbir anında yeri yoktu. Hasta yatağında olduğu için katılamadığı ve çok üzüldüğü 29  Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinin nasıl geçtiğini öğrenmek amacıyla

Gazeteleri okumaya başladı. Ardından yabancı gazetelerin manşetlerine göz gezdirdi. Sürekli olarak tekrar ettiği İkinci Dünya Savaşı çok yakında çıkacak. Söylemini tekrar düşündü


Zamanında hasta yatağında Afet İnan'a şunları söylemişti. Dünya bir harbe doğru gitmektedir. Bu ateşin içinde bizim memleketimiz kritik anlar geçirebilir. Ittifaklarımız henüz kökleşmedi 
onun için bizim milletçe iktisaden çok kuvvetli olmamız lazımdır. Ekonomik plan gecikilmeden yapılmalıdır. Daha sonra genel sekreterinden de iç ve dış olaylara dair malumat aldı

tabii ki elinde Türk kahvesi ve bağdaş kurmuş bir vaziyette oturarak. Hastalığı sırasında Başbakan Celal Bayar gelmiş. Yeni kalkınma planlarıyla ilgili konuşmuşlardı


hastalığı sebebiyle dinlenmesini isteyenlere şu cevabı vermişti. Biliyorum doktorlar yine istirahat tavsiye etmişlerdir. Memleketin en önemli ve en esaslı işlerini konuşuyoruz. Bunlar beni yormuyor. Bilakis hayat veriyor

Bu cevabından sonra hasta yatağında çalışmalarına devam etmişti. 1938 , 1942 kalkınma planının üç ana unsuru vardı


Kısaca üç siyah olarak adlandırılan kömür, demir çelik ve petrol üzerine inşa edilecek olan Maden ve Kimya Sanayi'ydi. Ek olarak yurt içinde talebi düşük, yurt dışındaysa tüketimi fazla ürünleri işleyip satmak için çalışmalar yapılmıştı

Iyileştiği gün bu çalışmalara tekrar göz attı. Bu kalkınma planı toplamda 90  fabrikayı içinde bulunduracak olan sanayi tesisleriydi. Içlerinde neler yoktu ki

şark kromları işletmeleri, Ferlikrom Sanayi, Ergani Bakır Madeni İşletmesi, Kuvarsan, Murgur, bakır maden işletmeleri, krom ve bakır dışı metal madenleri işletmeleri, Ereğli Taşkömür havzası işletmesinin genişletilmesi


Kütahya Linyit Havzası İşletmesi. Kütahya mıntıkası elektrik santrali. Zonguldak mıntıkası, elektrik santrali. Cürüf çimento sanayi. Ateşe dayanıklı malzeme sanayi. Ekmek ve un sanayi

büyük zeytinyağı rafineri. Yaş ve kuru meyve sanayi ve ticareti. Et sanayi, soda sanayi, reçine sanayi, morfin sanayi, gül yağı sanayi, gliserin, yağ asitleri ve sabun sanayi

petrol rafinelleri, sentetik benzin sanayi, azot sanayi, makine ve madeni eşya sanayi. Ölçü sanayi, teneke ve boru sanayi. Deniz sanayisi ve ticareti. Su mahsülleri sanayisi ve ticareti


Yurdun doğusundan batısına doksandan fazla fabrika açılacaktı. Iş alanları genişleyecekti. İkinci Dünya Savaşı öncesi içte ve dışta kuvvetli olmak amaçlanmıştı. Aylar ilerliyordu

İkinci Dünya Savaşı gün geçtikçe yaklaşıyordu. Atatürk, hastalığında söylediği cümleyi Başbakan'a tekrar söyledi. Ne yapın, edin, yatırımları hızlandırın. Savaş yakındır. Daha sonra ülkeyi güvenlik çemberine aldığı anlaşmaları sağlamlaştırmak için


Mecliste çalışma ve dış devletlerle dostluk bağlarını güçlendirme önerisinde bulundu.
Trakya'dan gelecek düşmanı Balkan Paklı'yla boğazlardan gelecek saldırıyı Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle

doğudan gelecek saldırıyı önlemişti. Ama ne olursa olsun orduyu daha da güçlendirmek şarttı. Mareşal, Fevzi Çakmak'la görüştü. Tedbirler sıklaştırılmalı ve oldukça başarılı geçtiğini bizzat gördüğü

Ege ve Trakya manevralarının tekrar yapılmasını istedi. Manevraları bizzat kendisi yönetecekti. Bu sırada Fevzi Çakmak bir kere daha Trakya'dan gelen saldırıyı önlemek için yer altında bir hat kuralım önerisinde bulundu


Atatürk bunu hastalığında reddetmişti. Buraya harcanacak parayla yatırımlar yapılabilirdi. Harcanacak paranın boşuna olduğunu düşünüyordu. Geçmişte general Fahrettin Altay'a şöyle demişti

savaş oldum olası toprak üstünde yapılır. Ve toprak üstünde kazanılır. Yahut kaybedilir. Bu hat ne kadar güçlü olursa olsun ömrü bir muharebeninki kadar kısadır. Ben milletimin parasını bir kapris turunda toprak altına gömdürmem

Bin dokuz yüz otuz dokuz yılında Hatay Türkiye'ye katıldı. Hatay'ın katılmasıyla mutluluktan gözleri dolmuştu. Çünkü milletine verdiği bir sözü daha yerine getirmişti. Yıllar önce şöyle demişti


Milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Namusum üzerine söylüyorum ki o Türk toprağını Fransızlara bırakmayacağım. Ben sözümü yerine getiremezsem milletimin önüne çıkamam. Yerimde kalamam. Hatay benim namusumdur

Hatay'a tren seyahati yaptı. Vatandaşların müthiş coşkusu üzerine oldukça duygulandı. O sırada trende bir plak çalıyordu. Hastalığı sırasında kızına söylediği şu cümleler tekrar aklına geldi


Gökçen, ben bu toprakları çok seviyorum. Yurdumun toprağını, dağını, taşını, havasını, insanlarını seviyorum. Bazı şarkılar bana bir gün bu insanlardan kopacağımı hatırlatıyor. Işte o zaman içime bir ateş düşüyor

ve bu ateş sonradan gözyaşı olarak akıp gidiyor. Unutma ki Mustafa Kemaller de insandır. Ve onlar da zaman zaman ağlamak isterler

Hatay ziyareti bitmişti. Gelişen teknolojilerle birlikte temelleri 1920 atılan uçak sanayinin geliştirilmesi emrini verdi. Dış ülkeden ucuza uçak alabiliriz

önerilerini yıllar önce söylediği şu sözlerle reddetmişti. Eskimiş teknolojileri değil, en yeni teknolojiyi ülkemize getirmediğimiz sürece yabancı ülkelere bağımlı olmaktan kurtulamayacağız

Bunun için mümkün olduğu kadar kemerleri sıkarak Kendi yağımızda kavrularak ya da yeni parasal kaynaklar yaratarak çağdaş teknolojilerin en yenilerini topraklarımıza taşıyacağız. Eski teknolojileri bize kolaylıklar tanıyarak getiren yabancı devletlerin kurnazlıklarını anlamamak için insanın ya kör ya da aptal olması gerekir. Biz yeni ve genç bir Türkiye kuruyoruz. Geri kalmış teknolojilere gereksinimimiz yoktur. Ya en yenisini kurarak onlarla boy ölçüsünüz ya da biraz daha sabreder bunu yapabilecek güce erişmemizi bekleriz

Cumhurbaşkanı olarak kaldığı Çankaya Köşkü'nde sürekli bilim ve fikir insanlarını ağırlıyordu. Yine bir gece eğitimcileri ağırladı. Okullaşma üzerine konuşuldu
daha çok okul, daha çok öğretmen, daha bilinçli bir halk başlıkları üzerinde duruldu. Eğitim konusunda konuşmaktan ve eğitimle ilgili çalışmalar yapmaktan zevk alıyordu. Zaten yıllar önce şöyle demişti
Eğer cumhurbaşkanı olmasaydım eğitim bakanlığını almak isterdim. Bu vesileyle köylerde eğitimin yaygınlaşması ve eğitimin daha da milli bir hal alması için Milli Eğitim Bakanı'na emirler verdi. 1940 yıllara geldiğimizde İkinci Dünya Savaşı başlamıştı önceki yıllarda her zaman tekrarladığı gibi tarafsızlık yolunu takip etti. 

Savaşın başlayacağını öngörüp, hızlandırılan yatırımlar ülkeye artı değer katmış, her köylüye toprak verme projesi başarıyla devam etmiş

Köy okullarının çoğalmasıyla toplumun eğitim seviyesi her geçen gün artmıştı. Ülke tam bağımsız bir şekilde emperyalist güçlerin pençesine girmeden kendi bölgesinin önemli uygar bir gücü olmuştu
Fakat öyle ya da böyle o an elbet gelecek ve sizin bizim gibi insan olan Atatürk de hayata gözlerini yumacaktı. Ömrü daha uzun olsa büyük ihtimalle
Devrimler daha oturaklı, halk daha fazla refah içinde devlet de daha varlıklı olacaktı. Atatürk'ten sonra cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ve sonrasındaki siyaset insanlarından Atatürk olmasını bekleyemeyiz
Doğrularıyla, yanlışlarıyla bugün onların da sayesinde cumhuriyetin yüzüncü yılına girdik. Son olarak içinizden keşke Atatürk biraz daha yaşasaydı fikri geçtiğinde aklınıza sadece onun şu cümlelere gelsin;

milletin bağrında temiz bir kuşak yetişiyor. Türkiye Cumhuriyeti'ni onlara bırakacağım. Ve gözüm arkada kalmayacak. Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Ben de sizin


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder