10 Kasım'da 09:06 yatağından doğruldu. Uzun süredir devam eden hastalığından kurtulmuş olduğu için oldukça mutluydu
Çünkü çalışmadan öylece yatmanın hayatının hiçbir anında yeri yoktu. Hasta yatağında olduğu için katılamadığı ve çok üzüldüğü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinin nasıl geçtiğini öğrenmek amacıyla
Gazeteleri okumaya başladı. Ardından yabancı gazetelerin manşetlerine göz gezdirdi. Sürekli olarak tekrar ettiği İkinci Dünya Savaşı çok yakında çıkacak. Söylemini tekrar düşündü
Zamanında hasta yatağında Afet İnan'a şunları söylemişti. Dünya bir harbe doğru gitmektedir. Bu ateşin içinde bizim memleketimiz kritik anlar geçirebilir. Ittifaklarımız henüz kökleşmedi onun için bizim milletçe iktisaden çok kuvvetli olmamız lazımdır. Ekonomik plan gecikilmeden yapılmalıdır. Daha sonra genel sekreterinden de iç ve dış olaylara dair malumat aldı
tabii ki elinde Türk kahvesi ve bağdaş kurmuş bir vaziyette oturarak. Hastalığı sırasında Başbakan Celal Bayar gelmiş. Yeni kalkınma planlarıyla ilgili konuşmuşlardı
hastalığı sebebiyle dinlenmesini isteyenlere şu cevabı vermişti. Biliyorum doktorlar yine istirahat tavsiye etmişlerdir. Memleketin en önemli ve en esaslı işlerini konuşuyoruz. Bunlar beni yormuyor. Bilakis hayat veriyor
Bu cevabından sonra hasta yatağında çalışmalarına devam etmişti. 1938 , 1942 kalkınma planının üç ana unsuru vardı
Kısaca üç siyah olarak adlandırılan kömür, demir çelik ve petrol üzerine inşa edilecek olan Maden ve Kimya Sanayi'ydi. Ek olarak yurt içinde talebi düşük, yurt dışındaysa tüketimi fazla ürünleri işleyip satmak için çalışmalar yapılmıştı
Iyileştiği gün bu çalışmalara tekrar göz attı. Bu kalkınma planı toplamda 90 fabrikayı içinde bulunduracak olan sanayi tesisleriydi. Içlerinde neler yoktu ki
şark kromları işletmeleri, Ferlikrom Sanayi, Ergani Bakır Madeni İşletmesi, Kuvarsan, Murgur, bakır maden işletmeleri, krom ve bakır dışı metal madenleri işletmeleri, Ereğli Taşkömür havzası işletmesinin genişletilmesi
Kütahya Linyit Havzası İşletmesi. Kütahya mıntıkası elektrik santrali. Zonguldak mıntıkası, elektrik santrali. Cürüf çimento sanayi. Ateşe dayanıklı malzeme sanayi. Ekmek ve un sanayi
büyük zeytinyağı rafineri. Yaş ve kuru meyve sanayi ve ticareti. Et sanayi, soda sanayi, reçine sanayi, morfin sanayi, gül yağı sanayi, gliserin, yağ asitleri ve sabun sanayi
petrol rafinelleri, sentetik benzin sanayi, azot sanayi, makine ve madeni eşya sanayi. Ölçü sanayi, teneke ve boru sanayi. Deniz sanayisi ve ticareti. Su mahsülleri sanayisi ve ticareti
Yurdun doğusundan batısına doksandan fazla fabrika açılacaktı. Iş alanları genişleyecekti. İkinci Dünya Savaşı öncesi içte ve dışta kuvvetli olmak amaçlanmıştı. Aylar ilerliyordu
İkinci Dünya Savaşı gün geçtikçe yaklaşıyordu. Atatürk, hastalığında söylediği cümleyi Başbakan'a tekrar söyledi. Ne yapın, edin, yatırımları hızlandırın. Savaş yakındır. Daha sonra ülkeyi güvenlik çemberine aldığı anlaşmaları sağlamlaştırmak için
Mecliste çalışma ve dış devletlerle dostluk bağlarını güçlendirme önerisinde bulundu. Trakya'dan gelecek düşmanı Balkan Paklı'yla boğazlardan gelecek saldırıyı Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle
doğudan gelecek saldırıyı önlemişti. Ama ne olursa olsun orduyu daha da güçlendirmek şarttı. Mareşal, Fevzi Çakmak'la görüştü. Tedbirler sıklaştırılmalı ve oldukça başarılı geçtiğini bizzat gördüğü
Ege ve Trakya manevralarının tekrar yapılmasını istedi. Manevraları bizzat kendisi yönetecekti. Bu sırada Fevzi Çakmak bir kere daha Trakya'dan gelen saldırıyı önlemek için yer altında bir hat kuralım önerisinde bulundu
Atatürk bunu hastalığında reddetmişti. Buraya harcanacak parayla yatırımlar yapılabilirdi. Harcanacak paranın boşuna olduğunu düşünüyordu. Geçmişte general Fahrettin Altay'a şöyle demişti
savaş oldum olası toprak üstünde yapılır. Ve toprak üstünde kazanılır. Yahut kaybedilir. Bu hat ne kadar güçlü olursa olsun ömrü bir muharebeninki kadar kısadır. Ben milletimin parasını bir kapris turunda toprak altına gömdürmem
Bin dokuz yüz otuz dokuz yılında Hatay Türkiye'ye katıldı. Hatay'ın katılmasıyla mutluluktan gözleri dolmuştu. Çünkü milletine verdiği bir sözü daha yerine getirmişti. Yıllar önce şöyle demişti
Milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Namusum üzerine söylüyorum ki o Türk toprağını Fransızlara bırakmayacağım. Ben sözümü yerine getiremezsem milletimin önüne çıkamam. Yerimde kalamam. Hatay benim namusumdur
Hatay'a tren seyahati yaptı. Vatandaşların müthiş coşkusu üzerine oldukça duygulandı. O sırada trende bir plak çalıyordu. Hastalığı sırasında kızına söylediği şu cümleler tekrar aklına geldi
Gökçen, ben bu toprakları çok seviyorum. Yurdumun toprağını, dağını, taşını, havasını, insanlarını seviyorum. Bazı şarkılar bana bir gün bu insanlardan kopacağımı hatırlatıyor. Işte o zaman içime bir ateş düşüyor
ve bu ateş sonradan gözyaşı olarak akıp gidiyor. Unutma ki Mustafa Kemaller de insandır. Ve onlar da zaman zaman ağlamak isterler
Hatay ziyareti bitmişti. Gelişen teknolojilerle birlikte temelleri 1920 atılan uçak sanayinin geliştirilmesi emrini verdi. Dış ülkeden ucuza uçak alabiliriz
önerilerini yıllar önce söylediği şu sözlerle reddetmişti. Eskimiş teknolojileri değil, en yeni teknolojiyi ülkemize getirmediğimiz sürece yabancı ülkelere bağımlı olmaktan kurtulamayacağız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder