Ordu, Kurtuluş Savaşı yıllarında doğu ve batı cephemiz arasında yer aldığı için cephane transferine aşina bir liman kentiydi.
Doğu Cephesi'nin başarıyla kapanıp İngiltere destekli Yunanistan ile savaştığımız günlerde Rusya'dan ve Doğu Cephesi'nden gelen mühimmat transferi oldukça sıklaşmıştı. Bu sırada düşman gemileriyse de Karadeniz'de kuş uçurmama yeminliymişçesine devriye atıyorlardı. Rüsumat Gemisi ise defalarca düşman gemilerini atlatıp İnebolu'ya yük boşaltmıştı
İnebolu gerek İstanbul'dan gelen gerekse de doğudan gelen cephanelerin toplanıp Ankara'ya yani kurtuluşun merkezine ulaştırılan yardımların bir üst noktasıydı. Öyle ki Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Benim gözüm Sakarya'da. Kulağım İnebolu'da demiştir. Çünkü askerin elinde tutacağı silah, sırtına geçireceği gömlek İnebolu'dadır
Milletin vereceği bir çift çoraba muhtaç olan Ankara Hükümeti'nin bu mühimmatlara çok ihtiyacı vardır. 16 Temmuz 1921 Rüsumat her zaman olduğu gibi Batum Limanı'ndan Ermeni çetelerden ele geçirilmiş olan silah ve mühimmatları yükledi
30 yaşındaki Rüsumat aslında büyük bir balıkçı teknesini andırmaktaydı. Fakat geminin altında ambar, üstündeyse çekici bir vinç olması ona ayrı bir özellik katmıştı
Kurtuluş Savaşı başladığında Osmanlı'ya ait olan bu gemi Kuvayi Milliye tarafından milli mücadeleye destek olması amacıyla kaçırılmıştı. Batum'dan 2 top 354 sandık top mermisiyle yola çıkan Rüsumat Düşmana yakalanmamak için ışık söndürmüş, güverte üzerinde sigara dahi içilmeden yola koyulmuştu. Yüzbaşı Mahmut'un sürdüğü gemiye Trabzon Limanı'na gelmiş, düşman hakkında bilgi almış, olumlu haberlerden sonra yola devam etmişti
fakat Samsun tarafından bir Yunan gemisi Rüsumat'tan haber almıştı. Yunan gemisinin Rüsumat'tan haberi olduğunu Ordu Liman Başkanı Dursun Reis de öğrenmişti
Ordu Liman Başkanı Dursun Reis küçük bir tekneyle Ordu önlerinden geçen Rüsum önünü kesti. Derhal kaptanla görüştü. Yunan gemisi geliyor dedi. Kaptan düşündü. Ya gemi teslim olacak ya da batacaktı
ama içinde sandık dolusu mühimmat ve topların olduğu bu geminin cephanesine Mehmetçiğin çok ihtiyacı vardı. Bir süre sonra liman başkanıyla birlikte kıyıya tam yol hareket ettiler. Gemiyi karaya oturtacaklar
Halkın yardımıyla mühimmatları Yunan gemisi gelmeden taşıyacaklardı. Ordu halkı sahile akın etti. Ordulular tekneleriyle birlikte bir iskele oluşturdu. Gemideki tüm silahlar karaya, saray hamamına taşındı üstü odunlar yardımıyla örtüldü. Bir süre sonra uzaktan panter ve Dafne adında iki adet düşman gemisi gözüktü. Şehir bombalanabilir, gemi de düşman envanterine katılabilirdi. Kaptan, gemiyi biz batıralım Böylece batmış olan gemiye yanaşmazlar. Daha sonra mümkün olursa çıkarırız dedi. Akla mantığa uymayan bu fikir mecburen uygulandı. Gemi personeli vanaları aştı. Gemi su almaya başladı geminin üst kısmı fındık yağı dökülerek yakıldı. Yanmış ve batan geminin yanına gelen Yunan askerleri geminin içinde bilinçli bırakıldığı düşünülen birkaç merminin patlamasıyla geri döndüler. Zaten geminin mühimmatıyla birlikte yok olacağını düşünmüşlerdi giderken gözdağı verircesine kurusıkı top atıp devriyeye devam ettiler. Muhtemelen üstlerine gemiyi ele geçirdik. Işlevsiz hale getirdik demişlerdi. Başardıklarını düşünüp mutlu olmalıydılar.
Öyle ki bir gün sonraki İstanbul gazetelerine aranan Rüsumat-4 yandığını ve batırıldığını duyurmuşlardı. Düşman gemileri gözden kaybolunca halk tekrardan sahile akın etti
Önce Ordu İtfaiyesi yanan gemiyi söndürdü. Fakat gemi hala su almaktaydı. Vanaların kapatılması lazımdı. Gemi kaptanı 1937 yılında Tan Gazetesi'ne verdiği röportajda o anları şöyle anlatıyor
O esnada Ordulu bir genç çıktı. Ben yaparım dedi. Ona deliğin yerini tarif ettik. Cömert ruhlu delikanlı birkaç dalışta vanayı kapattı. Şimdi sıra içerideki suyu tahliye etmeye gelmişti
Sabaha kadar uğraşıldı. Sabah olduğunda Ordu'ya gelen İtalyan adındaki yolcu gemisinin devirdaim pompası verildi. Rüsumatın suları tamamen boşaltıldı
Ordu Belediye Başkanı'ndan fındık kabuğu alınıp kazan dairesi yakıldı. Fındık yağıyla makineler temizlendi. Evet. Kimsenin ihtimal vermediği şey gerçekleşti. Yangından üst tarafı yıkılmış olan bu gemi çalışmaya başladı. Halkın yaşa, var ol sesleri içinde geldiği yer olan Trabzon'a doğru yola çıktı. Kaptan o anları şöyle anlatmakta. Yaşa, var ol sesleri arasında kırık direk, kopuk burunla Trabzon'a yollandık sonra yeniden oraya gelmiş olan düşman filosu yerimizde yeller estiğini görünce şaşırmış. Halk sahilde toplanarak kahkahalarla gülmüşler. Rüsumat tamir edildikten sonra seferlerine devam etti.
Düşmanı gafil avlayarak gerçekleştirilen bu operasyon sonrası düşman işi daha sıkı tuttu. Yunan gemileri bir süre sonra tekrar karşı karşıya geldi
Fırtına ve sis nedeniyle düşmanı fark edemedi. Üç top atışı isabet etti. En son kaptan olmak üzere denize atlandı. Halkın yardımıyla karaya çıkan gemi personeli bir süre sonra gemiyi tekrar yüzdürmek istedi
Fakat bunu anlayan düşman gemileri ikinci kez bu olayın yaşanmasına izin vermedi ve tekrar gelip gemiyi tam anlamıyla suyun derinliklerine gömdü.
Her şeye rağmen gemideki işe yarar pusula ve malzemeler gizlice karaya çıkarıldı
Rüsumat bu zamana dek düşmana yakalanmadan 11 sefer yaptığı, bu seferlerde toplam 1070 tüfek, 7459 sandık mermi, 993 kasatura, 8 top 2244 sandık top mermisini batı cephesine ulaştırdı. Savaşın kazanılmasında önemli bir rol üstlendi. Yağlı suya atlayıp vanaları kapatan Ordulu gencin adı Hamdi'ydi. Kendisi daha sonra Karadeniz soy ismini aldı
Bugün Ordu'daki mezar taşında Rüsumatı kurtaran Hasan oğlu Hamdi Karadeniz yazmaktadır. Mustafa Kemal Paşa da Karadeniz'deki kahraman denizciler için şöyle demiştir
Düşman ablukasına ve sahip olduğu kısıtlı deniz araçlarına rağmen bahriyemizin mensupları Karadeniz'de birkaç gemiyle harikalar göstererek hiçbir şey kaybetmeksizin deniz nakliyatını sağlamak suretiyle teşekküre değer hizmetler yapmışlardır
Evet, sadece bu olay bile halkın Kemalpaşa önderliğindeki kurtuluş savaşına olan inancını ve özverisini göstermektedir. Rüsumat ismi bugün Ordu'da anıtlarda
caddelerde futbol kulübü isimlerinde yaşamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder