24 Mart 2024 Pazar

Sarıkamış Harekatı



Sarıkamış Harekatı çokça konuşulan, tartışılan ve maalesef kamuoyunda genel olarak yanlış bilinen tarihi bir olaydır


Çoğumuzun Sarıkamış hakkında papağan gibi tekrar edebildiği tek laf 90.000 kişi kurşun atmadan donarak şehit oldu. 


Medyanın da olayı benzer başlıklarla sunması işin tuzu biberidir. Unutmayın medya her zaman duygu sömürüsünü sever. Bundan beslenir. Onlar için olayları anlatmak yerine duygularımızı sömürmek daha kolay ve daha karlıdır



Öncelikle Birinci Dünya Savaşı'nın Kafkasya cephesinde gerçekleşen bu harekatın bu denli yanlış bilinmesinin nedenleri üzerinde duralım. Konu hakkında yüz yıllık bilgi kirliliğinin temel iki sebebi var. Birincisi sansür, ikincisi propaganda


Harekattan sonra olayın baş karakteri olan Enver Paşa daha Harbin başında üçüncü orduyu saf dışı bırakan hadiseyi örtmek ve bunu kamuoyundan gizlemek yolunu seçmiştir. Hemen sıkı bir sansür uygulanmış genel kurmayın cephelerdeki resmi tebliğleri haricinde Savaşın gidişatı, cephelerdeki durumla alakalı haberler basında çıkmamıştı. Zaten Sarıkamış'tan birkaç ay sonra İtilaf Devletleri donanmasının Çanakkale Boğazı'nı zorlayarak tehdit etmeleri üzerine bütün dikkatler Çanakkale'ye çevrildiğinden Sarıkamış'ta yaşananları kimse hatrına bile getirmez olmuştu. Hatta Rusların zafer kazandıklarını açıklaması Osmanlı hükümeti tarafından yalanlandı. Dolayısıyla savaş süresince Sarıkamış'ta yaşananlar bir muamma olarak kalmıştır



olayın günümüze kadar bir masal şeklinde anlatılmasının ve yanlış bilinmesinin asıl sebebiyse propagandadır. Kurtuluş Savaşı'nın en kritik anı Sakarya Muharebesi'nin öncesiydi


Ankara meclisinin ve Mustafa Kemal'in kaderi belirleyecek 1921 yılında yurttan ayrılan Enver Paşa Batum'da beklemektedir. Amacı Milli Mücadele'nin başına geçmekti. Bunun için hazırlık yapan Paşa'yı durdurmak için Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa olaya müdahil oldu


Böyle kritik bir anda Mustafa Kemal'in liderliğinin sallantıya girmesi savaşın gidişatı açısından tehlikeli olacaktı. Kazımpaşa Ankara'da bulunan Fevzi Paşa ile Mustafa Kemal Paşa'yı durumdan haberdar etmişti



Kazım Karabekir Paşa, Enver'in Anadolu'ya geçişine mani olmak için onun şahsına hücum edilerek halk nezdindeki itibarının ve etkisinin yok edilmesi gerektiğini, bunun için de basın yoluyla aleyhinde bir kampanya başlatılması gerektiğini tavsiye etmişti


Mustafa Kemal Paşa'nın da onayı ile kampanya başladı. On yıllardan bu yana tekrar ettiğimiz repliklerin çoğu işte o günlerde ortaya çıktı. 90.000 asker kurşun sıkmadan öldü. Ordu bile bile ölüme yollandı


askerlerin ayağında ayakkabı bile yoktu. Çölden gelen çıplak ayaklı askerler dağlara sürüldü. Ve benzeri şeyler. Kampanya çevresinde birtakım düzmece haberler ve yorumlar da yayınlandı bunlar arasında Enver'in Almanlardan para alarak devleti savaşa soktuğu ve memleketi harabeye çevirerek kaçıp gittiği, şimdi de Ruslardan para alarak bolşevik olduğu, dinden çıktığı, Bolşevik ordusuyla Anadolu'ya girip kadınları erkeklerle birlikte gezdireceği vesaire haberler yayıldı. Ankara hükümeti ve Kazım Karabekir bunu şahsi meselelerden dolayı yapmamıştı. Hatta hayatının sonuna kadar Enver Paşa'ya sevgi ve saygı besleyen Karabekir Balkan Savaşı sonrası bir suçlamadan dolayı Divanı hakkında verilen ordudan atılarak memleketten ihracına ilişkin kararı Enver Paşa'nın yırtıp atması sayesinde askerlik hayatının devam ettiğini ve bu sayede milli mücadelede vatana hizmet edebildiğini söylemektedir



Bu kara propagandanın yapılmasının sebebi o günün siyasi şartlarıydı. Milli Mücadele'nin bölünmemesi için o gün gerekli görülmüş bir tedbirdi. Ama gelin görün ki o gün yapılmak zorunda olan bazı şeyler bugüne dek değiştirilmeden geldi


ve Sarıkamış gerçekleri hiç bilinmedi ya da bilinmek istenmedi. Toparlayacak olursak önce sansür, ardından propagandadan dolayı Sarıkamış üzerinde yok olmayan kara bir bulut oluştu


Kış Kuşatması. Şimdi gelelim harekatın gerçekte nasıl yapıldığına. Almanya Cihan Harbi başladığından beri Batı'da Fransa ve İngiltere, doğuda Rusya'yla savaş halindeydi



Almanya'nın batı cephesinde ağustos ayındaki hızlı ve başarılı harekatı Eylül'de Marm Muharebesi'yle kırılıp siper harbi başlayınca ve Doğu Cephesi'nde de müttefik Avusturya-Macaristan ordusunun Ruslar karşısında perişan olması üzerine Almanya neredeyse tek başına Ruslarla harp etmek durumunda kalmıştı. Işte bu sıkışık durumdayken Osmanlı Devleti'nin bir an evvel savaşa girerek Rusları ve İngilizleri meşgul edecek birer cephe açıp Almanya'nın yükünü hafifletmesi gerekiyordu


Osmanlı ise bir yandan savaşa hazırlanıyor, diğer taraftan da İngiltere'yle ittifak yapmaya çalışıyordu. İngiltere'yle anlaşma sağlanamayınca Osmanlı Hükümeti kasım 1914 Almanya'nın yanında savaşa girdi



Rusların Kasım 1914 Kafkasya'dan saldırmasıyla savaş Türkler için başladı. Köprüköy ve Azap muharebeleri yapıldı. Bu muharebelerde üçüncü Osmanlı ordusu sayıca kendinden daha az olan Rus kuvvetlerini geri püskürtmeye muvaffak olmuş kısmi başarılar kazanmıştı


Ancak zayıf Rus ordusunu ezebilecek kuvvetteki üçüncü ordu Ruslara kati darbeyi vuramamıştı. Ordu Komutanı olan Hasan İzzet Paşa'nın aşırı temkinli olmasından kaynaklı azap muharebesi bitiminde ordu hiç gereği yokken 15 kilometre geriye çekilmişti


Halbuki Ruslar da bu sırada geri çekilmekteydi. Üçüncü ordu kumandanlığı tereddütler ve endişeler içindeydi. Karşı tarafın da çekinceleri vardı. Ruslar Türklerden, Türkler Ruslardan korkuyordu


Üçüncü ordunun Ruslara kesin darbe uğramaması üzerine Enver Paşa durumu tetkik ve bir baskın harekatının yapılıp yapılamayacağına dair rapor hazırlaması için Genel Kurmay İkinci Başkanı Yarbay Hafız Hakkı'yı Erzurum'a yolladı.



Şehre gelen hafız hakkının raporları doğrultusunda gevşek davrandığı düşünülen ve savaşa muhalif olan komutanlar görevden alındı. Hafız hakkı da oradaki onuncu kolordu komutanlığına Albay rütbesiyle atandı. Hafız Hakkı Kolordu Kumandanı olur olmaz daha önce İstanbul'da kendisiyle beraber Enver Paşa ve bronzertpaşanın birlikte hazırladıkları ve üçüncü ordu komutanı Hasan İzzet Paşa'nın da iştirak ettiği Sarıkamış Harekatı'nın tatbiki için hazırlıklara başlandı. Esasında Hasan İzzet Paşa daha Eylül ayında savaşa girilmeden önce Bu harekatın prototipi denilebilecek bir taarruz planını genel kurmaya arz etmişti. Yani plan baştan beri bir Osmanlı planıydı. Enver Paşa orduyu harekete geçirmek ve yapılacak harekat hakkında son düzenlemeleri yapmak üzere 12 Aralık'ta Erzurum'a geldi


Üç gün süren müzakerelerden sonra taarruz planı son şeklini aldı. Taarruzun 22 Aralık'ta başlamasına karar verildi. Taarruz planına göre üçüncü orduyu oluşturan üç kolordudan on birinci kolordu Rusları Aras Nehri kuzeyinde cephede tutar dokuz ve onuncu kolordular düşmanın sağ yanından bir yay çizerek arkasına düşecek ve sağ cenahtan kuşatılan düşman çekilmesine meydan verilmeden yenilgiye uğratılacak ve esir edilecekti


İkinci Dünya Savaşı belgesellerindeki Alman taktiklerine benzemektedir. Çünkü Türk Genel Kurmayı planı Almanların iki Rus ordusunun yendiği Tanenberg Savaşı'ndan ilham alarak hazırlamışlardı


görev üçüncü ordu komutanı Hasan İzzet Paşa'ya verildikten sonra Enver Paşa geri dönecekti. Fakat İzzet Paşa'nın çekimserliği ve tereddütü ortaya çıkınca işin başa düştüğünü anlayan Enver Paşa ordu komutanlığını aldı. Bu olmaması gereken bir durumdu


Çünkü Enver Paşa Genelkurmay Başkanı ve Harbiye Nazırı'ydı. Direkt cephede ordu yönetmesi tedbirsizlikti. Ama Enver Paşa daha da ileri giderek cephe hattının ortasına dahi atlayacaktı. Satrançta şahı en önde koşturmaktı aslında bu


Enver Paşa bunu elbet biliyordu. Ama cephedeki komutanlarına tam olarak güvenmediğinden olsa gerek harekata dokuzuncu kolorduyla katılmıştı. Sarıkamış Harekatı 22 Aralık günü başladı


Plana göre dokuzuncu kolordu Koşa bölgesinden hareket ederek 23 Aralık'ta Çatak 24 Aralık'ta Yeniköy Kötek arasında Rus cephe hattının arkasına düşecekti. Onuncu Kolordu ise Tortum bölgesinden hareket ederek bir tümeniyle Narman'ı diğer iki tümeniyle Oltu'yu zapt ederek Rusları geri attıktan sonra 24 Aralık'ta Bardız'da olacak. Buradan Sarıkamış bölümü emniyete aldıktan sonra dokuzuncu kolorduyla beraber Rus ordusunu çevirecekti.


Bu bir baskın harekatıydı ve Rusların hiç beklemediği bir anda. Yani kışın yapılması gerekiyordu. Hazırlanan plan buydu. Ancak uygulama şöyle oldu. Albay Hafız Hakkı kolorduyu oluşturan tümenlerden otuz ve otuz ikinci tümenle birlikte hareket ederken otuz birinci tümen Narman yolu üzerinde yürüyerek her iki Kolordu arasında irtibat sağlamak üzere dokuzuncu kolordu emrine verilmişti. Bu tümen Narman'ı ele geçirdikten sonra Oltu yönünde ilerleyerek burada kolordusuna katıldı


Oltu'dan sonra güneye bardız yönüne dönmesi gereken onuncu kolordu Rus birliklerinin peşine takılarak otuz ve otuz birinci tümenlerle Kosar'a doğru gitti. Yalnız otuz ikinci tümen güneye döndürülerek Bardız yönüne ilerledi


işte tam bu nokta felakete giden süreci başlattı. Harekatın en büyük hatalarından biri yapılıyordu. 25 Aralık'ta Sarıkamış batısında Rus ordusunun arkasına düşmesi planlanan onuncu kolordu yürüyüş hedefinden saparak yolunu uzatmıştı Oltu'nun alınmasından sonra çok fazla zaman kaybedilmişti. Hafız hakkı bunu telafi etmek için birlikleri Allahuekber Dağları'ndan aşırıp Sarıkamış'a çıkarmaya karar verdi hızlanmak adına askerlere çantaları bıraktırıldı. Ve yasak olmasına rağmen gece yürüyüşü yaptırıldı. Dağlarda fırtına ve tipiye yakalanan birlikler büyük zayiat vermişti. Işte donarak şehit düşenlerin çoğu onuncu kolordu askerleriydi


26 Aralık gecesi vardı ki fırtınanın inlettiği dağlarda binlerce asker beyaz karların kollarında ruhunu teslim etmişti. Birlikler son derece değerli olan vakitlerini de 2-3.000 rakımlı Allah'u Ekber Dağları'nda kaybetmişlerdi


Dokuzuncu Kolordu ise Enver Paşa yanında olduğu halde aynı tarihte yola çıktı. Ve 24 Aralık günü Bardız'a vardı. Buradan Kötek yönüne dönerek cephe arkasındaki Rus ihtiyatlarına baskın vermesi gerekirken Hafız hakkının ilerlemesi üzerine onlar da plan değiştirmek zorunda kaldı. Enver, hafız hakkı yalnız bırakmamak için yönünü kötekten Sarıkamış'a çevirdi. Bunda yakalanan bir esirin Sarıkamış'ın boş olduğunu söylemesi de etkilidir


harekat planı tamamen delinmiş, ordu karargahı olayların akışına kapılmış, hazırlanan ilk planda hiçbir önemi ve önceliği bulunmayan Sarıkamış kasabası, harekatın tek hedefi haline gelmişti


Plana sadık kalmamak, facianın en büyük nedenlerindendi. Acele ettirilen dokuzuncu kolordu, 25 Aralık'ta Sarıkamış önüne gelmeyi başardı. Dokuzuncu kolordu gelmişti. Ama aynı gün orada olacağı söylenen onuncu kolordu ortada yoktu


Hafız Hakkı Bey'in söylediği tarihte oraya gelebilmesi imkansızdı. Çünkü yol üzerinde aman vermez, Allahuekber Dağları vardı. Kış, Osmanlı onuncu kol ordusunu pençeleri arasına almıştı


Hafız hakkı ve birlikleri dağı aşıp ancak 29 Aralık günü Beyköy Başköy hattına gelebilmişti. Geldiklerinde tümmenlerin savaş gücünün sadece yüzde 20 kalmıştı Dokuzuncu Kolordu'da onları beklerken 4-5 gün boyunca tek başına kar üstünde beklemiş, savaşmış ve kuvvetlerini eritmişti. Gerçekten de 25 Aralık gecesi boş olan Sarıkamış Türklerin baskın harekatına giriştiğini duyan Ruslar tarafından dolduruldu


Kars'tan gelen takviyeler ve özellikle ana hattan yetişen kuvvetler Sarıkamış'ın imdadına yetişti. Ruslar, Osmanlı saldırısını beklemiyorlardı. Bölgede bulunan 60.000 Rus askeri ve General Micleyevski saldırı başlayınca panikledi. Tüm ağırlıkları bırakıp asıl savunma noktası olan Kars'a çekilmeyi düşünmüştü. Ama Ermeni köylerinden gelen istihbarat onun elini kuvvetlendirdi. Ruslar için asıl talih ise tamamen bir rastlantı oldu


24 Aralık günü Oltu'dan ayrılan onuncu kolordunun Kurmay Başkanı Yarbay Nasuhi, kötü bir tesadüf eseri Ruslarla karşılaşıp esir düşmüştü. Üzerinden çıkan kuşatma harekatını içeren taarruz emri, Rusların eline geçti


Ruslar da kuşatılmamak adına derhal harekete geçti. Kars'tan takviye alıp Sarıkamış'a yönlendirdiler. Asıl birliklerini de yavaş yavaş geri çekmeye başladılar. Buradaki bir beceriksizlik de on birinci kolordu komutanı Galip Paşa tarafından yapıldı


Paşa Ruslara cepheden yapışıp arkaya kaçmalarını önlemekle görevliydi. Ama bunu tam olarak beceremeyince Ruslar Birlikleri yavaş yavaş kuzeye kaydırmayı başardı. Galip Paşa'nın bu beceriksizliği sonradan gözden düşmesine yol açtı


Dokuz ve onuncu kolordu art arda hücumlar yapmaktaydı. Ama burada bir sürü sıkıntı vardı. Dokuzuncu kolordu komutanı İhsan Paşa harekatın başarısına inanmadığı için Enver Paşa ile sürekli ters düşüyor


Enver Paşa sayısal üstünlük onlarda olduğu için Sarıkamış'a bir an evvel ulaşıp tabiri caizse kapı almak istiyordu. Dinlenilmesi gerektiğini söyleyen İhsan Paşa ise taarruzları bekletiyordu. Saldırılara aralık verilmesi, Rusları çok rahatlatmış, şehir takviyeyle doldurulmuştu her şeye rağmen Türk birlikleri kimi zaman Sarıkamış'ın kenar köylerini dahi ele geçirmekteydi. Fakat bu kanlı çatışmalarda Osmanlı askerleri gerçekten de mevcudunun çok azını kullanıyordu


Bunun bir sebebi yollarda yancı ve artçı olarak bırakılan birliklerdir. Mesela onuncu kolordunun bir tümeni Bardız'da düşmana karşı yancı kalmıştır. Dokuzuncu kolordunun da iki alayı gerilerde kalmıştı. Karlı tipi bir havada yapılan harekatta yürüyüş derin zaman zaman 15-20 kilometreyi bulduğundan soğuktan fazlasıyla etkilenen erler civar köylere mezralara dağılıp saklanmaktaydılar. Aynı durum onuncu kolordunun Allah'u Ekber Dağları'nı aşması esnasında da görülmüştür. 


Sarıkamış önünde muharebe devam ederken her iki kolordudan subaylar gerilere gönderilerek, civar köylerde dağılıp kalmış askerler toplanıp getirilmekteydi. 26 Aralık'tan 4 Ocak tarihine kadar Sarıkamış önündeki mücadele Işte bu gerilerden toparlanan ve parça parça cepheye gönderilen askerlerle sağlanmıştır. Tam bir hücum yapılamaması Türkler için can sıkıcıydı. Aralık 31 Enver Paşa artık başarı şansının kalmadığını anladı


Ruslar sayı üstünlüğünü o gün ele geçirmişlerdi. Önce geri çekilme kararı verdi ama ardından savunmada kalınmasını istedi. On birinci Kolordu'nun Rusları iterek yardıma gelmesi isteniyordu. On birinci kolordu düşmanı itmekteydi itmesine Ama diğer kolordulara yardım edemedi. Harekat başarısız olmuştu. Türkler kış kuşatmasında karlara gömülmüştü adeta. Uygulanabilirliği yüksek olan Sarıkamış Harekatı boyunca talihsizlikler ve beceriksizlikler ordunun yakasını bırakmamış


Özellikle kış şartları Osmanlıları çok zorlamıştı. Birlikler arasındaki haberleşme sıkıntısı da yenilgiyi getiren sebeplerdendi. Daha harekatın başında 23 Aralık'ta onuncu kolordunun otuz bir ve otuz ikinci tümenleri Oltu yakınında birbirini düşman zannederek saatlerce çarpışmıştı. Sonunda durum anlaşılmış ise de bu yanlışlık boşu boşuna verilen birkaç yüz zayiata sebep olmuştu


Ikili sarma yapılan bu harekatta iletişim ve senkron çok önemliyken kolordular bırakın iletişim kurabilmeyi, bazen birbirlerinin nerede olduğunu dahi bilmiyordu. Aslında harekatın en büyük sıkıntısı kriz yönetimi eksikliği ve B planının olmayışıydı


Evet bir A planı vardı. Ama koşulların bu kadar ağırlaşabildiği bir ortamda ve sapmaların çok fazla olduğu anlarda ordunun bir ikinci planı yoktu. Enver Paşa'nın önce geri çekilme kararı alması sonra da vazgeçip savunmada bekleme kararı alması bu plansızlığı net göstermektedir


işler sarpa sardığında işi kurtarabilecek yedek taktikler ortada yoktu. Belki de komutanların aklında bir şeyler olmuş olabilir. Ama kış koşullarının ağırlığı ve kontrolün kaybedilmesi bu yedek planları uygulamaya imkan vermemiş olabilir


Burada kontrolün kaybedilmesini güzel bir tabir olarak düşünüyoruz. Gerçekten de harekatın gelişim sürecini güzel özetleyebilecek bir ifade. Enver Paşa ve Türk komuta kademesi kara kışta ordunun kontrolünü kaybetmişti


Enver Paşa 4 Ocak'ta hafız hakkı terfi ettirip Sarıkamış'tan ayrılmak zorunda kaldı. Çünkü esir düşmesine ramak kalmıştı. Böyle bir durum savaşın genelini etkileyebilirdi. Gerçi bir ara ölümü kafaya koymuş, vasiyetini dahi yazmıştı


Paşa'nın cephe hattının gerisine çekildiği gün, Ruslar taarruza geçti. Ve Dokuzuncu Kolordu Komutanlarını esir aldılar. Onuncu kolordudan kalanlar ise Bardız'a çekilebilmişti. 9 Ocak'ta üçüncü ordunun başına hafız Hakkı'yı bırakan Enver Paşa Buruk beğenilmiş bir şekilde İstanbul'un yolunu tuttu. Dokuz ve onuncu kolordu enkazlarıyla on birinci Kolordu birlikleri de 19  Ocak'ta Köprüköy hattına geri çekildi. Böylece hareket artık bitmiş oldu


Kötü planlama, kötü yönetim ve kış koşulları Kafkasya'da yenilgiyi getirmişti. Her halükarda harekatı devam ettirme kararı verilmek suretiyle birlikleri yerine getirilmesi çok zor hedefler gösterilmiş. Erlerden de beşeri kudretin üzerinde gayret göstermesi beklenmişti


Bu da yenilgiyi felakete götürmüştüm. Sayılar, Kayıplara gelecek olursak da karşımıza şöyle rakamlar çıkmaktadır


Dikkat edilmesi gereken ve herhalde en çok merak edilen konu 90.000 kişinin tek bir kurşun dahi atmadan şehit düşmesi konusudur. Şimdiye kadar anlattıklarımızdan zaten ortada bir savaş olduğunu gördünüz. Yani tek bir kurşun atmadan herkes dondu. Safsata ne kadar boş olduğunu siz de rahatlıkla görüyorsunuz. Sarıkamış felaketinin sebep olduğu insan kaybı konusunda maalesef kaynaklarda mutabakat yoktur. 25.000 kişiden 120.000 kişiye kadar rakamlar verilir


Bu konuda genel kurmayın çıkarmış olduğu kitaplardan ve akademik çalışmalardan çıkardığımız ortak sonuç şudur. Kuşatma harekatına katılan dokuz ve onuncu kol orduların muharip mevcutu. 45-50.000 kişi. Rusları cephede tutan on birinci Kolordu'nun muharip mevcudu 22.000. Yani üçüncü ordunun muharip gücü 75.000 civarında. Buna gayri muharip ve çeşitli görevlerde olan askerler de eklenince kağıt üzerinde toplam sayı 110-120.000 buluyor


Rusların defnettiği dokuz ve onuncu kolordu er sayısı 23.000. On birinci Kolordu bölgesinde şehit sayısı 10.000. Başta Tifus ve hastalıktan vefat eden er sayısı 20.000 Esir sayısı 7.000. Aşağı yukarı şehit sayısı 60.000 civarı ki, bu sayı gerçekten çok büyük bir kayıp. Burada amaç on bin, otuz bin, kırk bin, altmış bin ya da doksan bin davası değil. Amaç Türk ordusunun tek bir kurşun atmadan safsatasının yanlışlığını göstermek. Işin doğrusu şudur ki uğranılan bu zayiatın içinde hakikaten soğuktan donarak şehit olanlar varsa da pek çoğu sıcak çatışmada Ruslarla harp ederek vurulup düşenlerdir


Rusların yarısı ölü olmak üzere 10.000 donmuş er, 30-35.000 zayiatlarının olması da zaten kurşun atamadan şehit oldular sözünü boşa çıkarmaktadır. Türk harp tarihinin bir faciası, Türk milletinin elemli bir hatırası olan Sarıkamış Harekatı aynı zamanda eşine az rastlanır bir kahramanlık destanıdır. Bu hareket esnasında Türk askeri her zamanki itaatkar, fedakar yönünü göstermiş, beşeri takatin üzerinde kendisinden istenen vazifeyi yerine getirmek uğruna gayret göstermiş Vazifesini yapmak uğruna dağ başlarında donmayı göze almış. Ancak maalesef bu fedakarlığını zaferle taçlandıramamıştır. Belgeli harekatı kötü yöneten Sarıkamış'ın baş karakterinin umudun bittiği anda ettiği sözlerle bitiriyoruz


Iyisiyle kötüsüyle bir söz hakkı da ona vermek gerekiyor olabilir. Şimdiye kadar asker ve zabitler hiç kusursuz harp ettiler. Her manevrayı yaptılar Eğer muvaffak olamazsam son neferimle beraber öleceğim. Bu halde vasiyettim. Ben vazifemi yaptığımı sanıyorum ve öyle ölüyorum. Düşmana sonuna kadar karşı koyunuz. Herhalde sonunda muvaffak olacağız Ben hareketime pişman olmadan kalben müsterih olarak ölüyorum. Yaşasın dinim, vatanım, padişahım. Enver Paşa. 

Baba Begüm dağları yeşil boyandı kim yattı kim uyandı, Gözlerim ağır kalbime ateş düştü....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder