28 Nisan 2024 Pazar

Sakarya Meydan Savaşı ( 1921 )

 


Sakarya meydan savaşı. General Papillas'ın yönettiği Yunan ordusuyla Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu arasında geçen savaştır.

İzmir'den başlayan Yunan işgali durmaksızın ilerliyordu. Bursa ve Uşak ana merkez olarak yapılan saldırılarda İsmet Paşa'nın emrindeki batı ordusu Eskişehir Kütahya muharebelerinde yenilmiş, bozgunun kıyısından dönülmüştü

Ağır aksak geri çekilmeye çalışan ordunun savaş gücünün yarısı firarlar sebebiyle kaybedilmişti. Duruma müdahale etmesi gerektiğini anlayan Mustafa Kemal ordulara Sakarya Nehri'nin doğusunda çekilmeyi emretti. Galibiyet üzerine Yunanlılar Sevr'le kendisine vadedilen yerlerle yetinmeyip ilerlemeye başladılar. Ankara'da ise karamsarlık artmış, tartışmalar başlamıştı. Ana başlıklardan birisi meclisin taşınması, diğeri olağanüstü kararların alınması. Bir diğeri ise başkomutanlık meselesiydi.

Yapılan toplantılar sonucu bu bunalımlı durumdan çıkmak için Meclis Mustafa Kemal'e sınırsız yetkiler verdi. 5  Ağustos'ta geçen yasaya göre Paşa'nın ağzından çıkan her söz kanun niteliğindeydi. Ertesi iki gün ise ivedilikle Tekalifi Milliye emirleri verildi.


Bu emirle halk yurdun kurtulması için elindekilerin neredeyse hepsini verecekti. Artık Anadolu'nun son savunma noktasında her şey belli olacaktı. Halk yıllardır çektiği acılara son bir kez daha göğüs germek zorundaydı

Bu sondu. Çünkü halkın elinde hiçbir şey kalmamıştı. Ya zafer kazanılacak ya da bir millet belki de yok olacaktı. Cephede yapılan incelemeler neticesinde muharebe gücünün yarısını kaybeden ve orta Sakarya'da mevzilenen Ordu'ya Kocaeli grubundan güney ve merkez birliklerinden tümenler gönderildi. Yunan ordusu ise İmralı, Sivrihisar, Sarıköy, çizgisine vardıktan sonra 18  Ağustos'ta Türk ordusunu çevirmek için sert bir çarkla güneye yöneldi

Güney Sakarya'da  23 Ağustos'ta orduların durumları şu şekildeydi. Yunan ordusu 120 bin kişiden, 300 civarı toptan ve 12 uçaktan oluşuyordu. Türk ordusunun 90 civarı askeri, 100  kadar topu ve 2 uçağı mevcuttu


Hazırlıklar sırasında attan düşerek birkaç kaburga kemiğini kıran Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa Alagöz köyünde karargahlarını kurmuştu

Albay Kazım komutasındaki birlikler Polatlı demir yolu arasına Albay Halit Çanaklı Yıldız arasına Albay Kemalettin Sami Yıldız Ilıca arasına Yusuf İzzeddin Paşa birlikleri Ilıca Tomburoğlu arasında,  Albay Selahattin Adil Tomburoğlu Mangal Dağı arasında yerleşmişti. Çal Dağı'nın batı ve güneyinde de diğer tümenler ihtiyattaydı. Düşman birinci, ikinci ve üçüncü kolorduları güneyde, birkaç tümende kuzeyde yer tutmuştu


Yerlerini alır almaz düşman kuvvetleri hücuma geçti. Mangal dağında kanlı meydan çarpışmaları başlamıştı. Haritadaki sorunlar yüzünden dağı gerektiği gibi tutamayan Türk birlikleri yağmurlu 23 Ağustos akşamı iyi bir direnç gösteremedi, 
durumun kötüye gitmesi üzerine mangal daha bırakıldı. Başkomutanın tepkisi sert olmuştu. Hatta bazı söylentilere göre o bölgedeki komutanların idamını dahi istemişti. Ilk meydan savaşının kaybı moral bozukluğuna yol açtı.

Gece olduğunda Esen Nehrin batısındaki Yunan yedinci tümeni tüm karşı saldırılara rağmen Beylik Köprüsü'nden geçerek nehrin doğusuna tutunmayı başardı. Ardından Yunan ikinci kol ordusunun kuşatmaya girişmesi üzerine cephe doğuya doğru genişletildi. 25-26 Ağustos'ta çarpışmaların ayyuka çıktığı sırada türbe tepe ve Yıldıztepe'de elden çıktı. Ve tümenler geri çekilmeye başladı. İsmet Paşa orduyu geri çekme fikrini Fevzi Paşa'ya söyledi. Buna karşı çıkan ve çatışmaları yerinde izleyen Paşa, adım adım savunmayla başarının geleceğini söyleyip çekilmeyi reddetti

Aynı gün ise çok talihsiz bir olay gerçekleşti. İsmet Paşa'dan doğu kanadına asker kaydırmak için beşinci süvari kol ordusuna Haymana'ya yakın bir yere toplanması emri gelmişti. Fakat bu sırada bu Kolordu'nun


Albay Fahrettin'e düşman ordusuna vur kaçlar yapma emri de verilmişti. Albay 14 ncü süvari tümenini alıp Uzunbeyli'ye saldırdı. Yıldırım suretiyle baskın yaparak Yunanlıları gafil avladılar. Saldırının sürdüğü sırada İsmet Paşa'nın emri gecikmeli de olsa varmıştı.

Gelen emri dinleyen Albay Tümenini geri çekti. Fakat sonradan öğrenilene göre saldırılan yer Yunan karargahıydı. Ve General Papilos son anda kaçıp kurtulmuştu. Yunan ordusu zafere giderken az daha komutana esir düşecekti. Lakin İsmet Paşa'nın emriyle çekilen tümen fırsatı kaçırmıştı

Çok yoğun geçen 26 Ağustos günü başka bir olayda Mustafa Kemal'in alması gereken kararlardı. Karşı tarafın ilerlemesi sonucunda Mustafa Kemal, Refet Paşa'ya meclisi Kayseri'ye taşıma emri verdi.


Başkomutan orduyla direnecek, tedbir olarak meclis taşınacaktı. Düşmanın durdurulması üzerine bu işten vazgeçilmişti. Cephenin her tarafını düşünen Paşa gerektiğinde ordu yenilgi almadan geri çekmek için çoktan işçi taburlarına emir vermiş ve Abdulselam Dağıgöz Dağı arasında mevziler kazdırmaya başlamıştı

27 Ağustos günü Fevzi Paşa'nın adım adım savunma işe yarayacaktır. Sözü üzerinde hemfikir olan Mustafa Kemal Paşa o unutulmaz kararını yayınladı. Çizgi müdafaası yoktur

Savunma yüzeyi vardır. O yüzeyde bütün vatandır. Yurdun her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça düşmana bırakılamaz. Onun için küçük büyük her birlik yerinden atılabilir. Ama her birlik durabildiği ilk noktada yeni bir cephe kurup yeniden savaşır yanındaki birliklerin çekildiğini görenler ona uymaz. Bulunduğu mevkide sonuna kadar direnmekle ve dayanmakla yükümlüdür. Yazılan karar bir devrim niteliğindeydi. Ordu en ufak birimiyle dahi savaşmaya devam edecekti. Ve öyle de oldu

28-29 Ağustos'ta tüm cephelerden genel taarruza geçen Yunanlılara karşı savaş devam etti. Ve Güzelcekale'ye doğru asker kaydırıldı. Bu hamleyle çatışma hattı yüz kilometre kadar uzamış, hat doğu batı doğrultusuna dönerek ters cephe durumuna almıştı.

Türkleri kuşatamayan düşman kuzeye birkaç tümen sevk etti. Birinci ve üçüncü kolorduyla saldırıya geçen Yunanlılar, Çal Dağı'nın bir kısmını 29 Ağustos'ta ele geçirdi. Kuzeyde de Türk güçleri Polatlı batısına dek gerilemişti. Çal Dağı'nın düşmesi Ankara'da felaket olarak adlandırıldı

Artık bomba sesleri meclisten duyuluyordu. Dağın ardı Haymana düzlüğüydü. Ve Ankara'ya kadar başka savunma noktası yoktu. Bu andan itibaren meydan muharebeleri bitmiş. Iş siper çatışmasına dönmüştü. Bunun üzerine Başkomutan Savunma Bakanı Refet Paşa'ya telgraf çekip, iş siper savaşına döndü. Başarı ikmal devamlılığına bağlıdır. Diyerek cephane ve erzak desteğinin kesintisiz sürmesini istedi. Ayın otuz birinde Çal Dağı'nın tamamı kaybedildi.



Ayın 31'nde  Çal Dağı'nın tamamı kaybedilince Mustafa Kemal karamsarlığa gömülen meclise zaferin sabırla geleceğini söylüyor. Bir yandan da ne olur ne olmaz yaveri Salih Bozok'u g
erekli evrakları alıp Kayseri'ye taşınması için görevlendiriyordu. Bir ve iki Eylül'de tüm cenahlardaki çatışmalar had safhaya ulaşmış, kahraman Türk subayları en önde savaştığı için ordunun subay kaybı çok fazla olmuştu. Hatta bazı tümenlerde teğmen rütbesinde dahi yetkili kalmamıştı.

O gün toplantı yapan Başkomutan Mustafa Kemal ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa savunmaya devam etme kararı almış ve ibrenin kendi lehlerine dönmesine az kaldığını anlamıştı. Sürünmece uzadıkça zorluklar da artıyordu. Ama Fevzi Paşa'nın başkomutana dediği gibi bize yağmur yağıyorsa onlara da güneş açmıyor ya. Sözü gerçek olmaya başlamıştı. General Papillas'ın günlerdir erzak ve cephane sıkıntısı çektiğini, kazanılan muharebelere rağmen Türklerin kararlılığının kırılmadığını Ordunun aç olduğunu ve Ankara'dan vazgeçilmesi gerektiğini Yunan hükümetine bildiriyordu. En başından beri düşünüldüğü gibi Yunan ordusu Anadolu içlerine çok girdiği için sahilden yardım alamıyordu. Beş Eylül'de Yunan baskısının azaldığını gören Ordu, hemen karşı saldırı için hazırlığa girişti
7-8 Eylül'de Çal Dağı geri alındı. Mustafa Kemal nihai saldırı için ordunun olduğu kuzey kısmı seçmişti. On Eylül'de yapılan savaşta Doğatepe geri alındı. Ve düşman geri çekilmeye zorlandı
Durumun iyiden iyiye kötüleşmesi üzerine Yunan ordusu geri çekilmeye başladı. Fevzi Paşa'nın takip emrini biraz savsaklayan İsmet Paşa komuta kademesi gerekeni yapamamıştı. Yunan ordusu İmralı Sivrihisar hattına kadar çekilmişti. On üç Eylül günü geldiğindeyse Sakarya Nehri'nin doğusunda tek bir düşman askeri bile kalmamıştı
On üç Eylül öğleni Başkomutan yaptığı açıklamada düşman ordusunun geri püskürtüldüğü ve zaferin geldiğini belirtiyordu. Akşam ise Paşa yeniden düzene girip takip emrini verdi. Artık Kurtuluş Savaşı'nın seyri değişmişti
ve Sakarya Zaferi yok olmanın kıyısından dönen bir millete yeni bir ruh üflemişti. Büyük zaferin ayak sesleri duyuluyor. Coşku tüm Anadolu'yu sarıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder