7 Nisan 2024 Pazar

Hitler'in Atatürk'e Yolladığı Film

 


Hitler Almanların yoğun olarak yaşadığı Avusturya'nın sınır kasabalarından birinde gözünü açtığında yıl 1889 gösteriyordu. Babası sıradan bir vergi memuruydu. Baskın bir karakterdi. Ve Hitler'in hayatını şekillendirme arzusundaydı

Fakat 1903 yılında vefat ettiğinde Hitler artık daha özgürdü. Hitler artık kendi kişiliğini bulmaya başlamıştı. Okulla arası pek yoktu.

Fakat tarih dersine ilgi duyuyordu ve olmazsa olmazı resimdi. 1907, 1908 yıllarında Viyana'ya gitmiş, ressamlığa başvurmuş fakat kabul edilmemişti. Aynı yıllarda Mustafa Kemal de ülkenin geleceğini kurtarmak arzusuyla cemiyet açmış


Fakat cemiyeti bir süre sonra İttihat ve Terakkiyle birleşmiş, haliyle o da İttihat ve Terakki'ye katılmıştı. Okuyor, araştırıyor, ülkesi için çıkış yolu düşünüyordu

yine aynı yıl kıdemli yüzbaşı olmuştu. Genç Hitler ise 1900 yılların başlarında sosyal çevresini genişletmiş, farklı fikirlerle buluşmuş ve diğer ırklara özellikle de Yahudilere karşı Içinde bir öfke başlatmıştı. Toplumdaki konumlarını hak etmediklerini düşünüyordu. Bir yazısında şöyle demişti. Ne zaman bir tiyatro gösterisi bir müzik abartılırsa Yahudi yapımı bir şey olduğunu görüyordum

Bu abartanlar da Yahudilerdi. Birçok alanı ele geçirdikleri için tüm alanlarda birbirlerini kayırıyorlardı. Güzel bir Alman yapıtı on üzerinden beş almazken Yahudi yapıtları on alıyordu. Bu yüzden bir antisemitist olmaya karar verdim

Hitler geçimini resim yaparak sağlamaya çalışmakta ve genellikle fakirlik çekmekteydi. Bu sırada Avusturya nüfusuna kayıtlı olduğu için Avusturya Ordusu tarafından askere çağrıldı. Fakat o orduya gitmek yerine Almanya'ya gitti


Bir süre sonra yakalanıp Avusturya Ordusu'na girse de fiziken yetersiz olduğu için askerliğe alınmadı. Ve tekrar Almanya'ya döndü. Kader adeta onu Almanya'yla birleştiriyordu.

Mustafa Kemal de aynı yıllarda Trablusgarp'ta ve Balkanlar'da cephe cephe geziyor, tecrübe kazanıyordu. 1914, Birinci Dünya Savaşı başladığında Hitler, içindeki Alman milliyetçiliğinin etkisiyle savaşa Alman ordusuyla katılmak için varmış ve talebi kabul görmüştü. Genelde cephe gerisinde postacılık yaptı. Fakat görevini iyi yapıyordu. Hızlıydı, azimliydi. Mustafa Kemal de cephelerde gösterdiği kahramanlıkla ününe ün katıyor,

Ismi gazetelerde şehir toplantılarında anılıyor. Büyük kahraman diye hitap ediliyordu. Bir dönem Mustafa Kemal veliad Vahdettin'le birlikte Alman İmparatorluğunu ziyaret ve cepheleri gezmek için Almanya'ya gittiğinde


belki de ikili ilk defa birbirlerine konum olarak bu kadar yakınlaşmıştı. Çünkü Hitler'de o sırada Almanya için cephedeydi. Sonuç olarak Osmanlı Devleti de Almanya'da savaşı kaybetmişti

savaş bittiğinde Hitler Onbaşı, Mustafa Kemal Paşa'ydı. Hitler'in kitleleri arkasında sürükleyecek bir kahramanlık hikayesi ve bir karizması yoktu. Bir gaz saldırısında geçici körlük yaşamış, iki savaş nişan almıştı. Fakat Mustafa Kemal

Malum İmparatorluğun karizmatik lideriydi. Vatanseverdi. İstanbul'u kurtaran komutan olarak anılıyordu. Aldığı madalyaların hepsinde bir cephenin izi beraber savaştığı arkadaşların kanı vardı

Mustafa Kemal Osmanlı'nın rakipleriyle yapmış olduğu anlaşmanın milletin ölüm fermanı olduğunu biliyor ve buna karşı çıkıyordu. Neticede isyan çıkardı. Halkı arkasına alıp Milli Mücadele başlattı. Ve küllerinden bir devleti

halkıyla birlikte yeniden yarattı. Almanya'da bu süreci çok yakından ve şaşkınlıkla izlemişti. Almanlar anlaşma sonrası teslim olmuşken elbette birçok milliyetçi gibi Hitler'de bu durumdan oldukça etkilenmiş ve defalarca biz neden direnmedik sorusunu kendine sormuştu. O günlerde Almanların ortak görüşünü şu gazete yazısıyla anlayabiliyoruz. Almanlar şöyle diyordu

Almanya, eski müttefikinin durumunu düzeltmesinden ve 1918 yılının galip devletlerinin Türkçülük önünde diz çökmesinden açıkça memnundur

Hitler bu yıllarda siyasete girmişti. Etkili bir hitap gücü vardı. Yerelde kısa sürede ün yapmaya başladı. Üye olarak girdiği partide liderlik konumuna yükseldi. Konuşmalarında sürekli olarak savaş sonrası imzaladıkları Versay Anlaşması'nı eleştiriyor

Halka umut validen sözler veriyordu. Çevresinde de bir grup asker toplamıştı. Savaş sonrası yeni şeyler duymaya ihtiyacı olan halk kitleleri yavaş yavaş Hitler'i benimsemeye başlıyordu

Hitler'de bu gelişmeden güç alıyor ve sonunu pek düşünmediği işlere kalkışıyordu. Mesela 1923'de Hitler hükümeti devirmek amacıyla adamlarıyla darbe yapmaya çalışmış fakat yakalanıp hapse atılmıştır. 1930 yılına geldiğimizde Hitler

yüzde 18'lik bir oy oranına ulaşmış ve iktidara göz kırpmıştır. Mustafa Kemal de Türkiye'de cumhurbaşkanlığının 7nci yılına girerken üniter bir devlet medeni bir toplum kurma yolunda ciddi adımlar atmış

devleti güçlendirmek için birçok ekonomik atılımlar yapmıştır. Üstelik akılcı bir politika izleyerek çevresiyle barış siyaseti yürütmektedir. Fakat bu yıllarda Almanya ve İtalya'da birtakım hareketler sezmekte,

Bu duruma dair öngörülerde bulunmaktadır. Seçim propagandası olarak geçmiş anlaşmaları yırtıp atacak olduğunu söyleyen Hitler, elbette iktidarı ele geçirdiğinde Avrupa'ya huzur değil, huzursuzluk getirecektir

Hitler'in üç hedefi vardır. Versay Antlaşması'nı ortadan kaldırmak, Almanları tek devlet altında toplamak ve Almanya'nın hayat sahasını büyütmek. Hitler iktidara gelmesiyle birlikte dış politikada adeta Almanya atağa geçmiştir

Türkiye'ye de birçok askeri heyet yollamış, ilişkileri geliştirmek, ticari anlaşmaları arttırmak istemiştir. Ticarette Türkiye'ye tek başına hakim olmak, Türkiye'yi kendine bağımlı kılmak için ciddi çalışmalar yapmıştır

Hitler tarafından Türkiye'ye yollanan heyetler Birinci Dünya Savaşı'nda Türklerle birlikte savaşmış kişilerdir. Hitler için Türkiye, hem konumu hem de ham madde kaynağı olarak önemlidir. Işte tam bu dönemlerde Hitler tarafından Mustafa Kemal'e bir film yolladı.

Şimdi 28 Mart 1933 Çankaya Köşkü'ne gidelim. Atatürk gün içinde düşünceliydi. Keçiören civarında gezinti yaptı. Kafasını dağıtacak bir şeyler bulması gerektiğini düşündü. Yaverine seslendi. Mutat sevap toplayınız. Akşam sofrada toplanıldı. Yenildi, içildi. Ülke sorunları tartışıldı. Kısa bir süre sonra konuklarına seslendi. Hadi kalkın.

Hitler bana bir film yollamış. Yukarı çıkalım da seyredelim. Önlerine düştü. Üst kata çıkıldı. Film başladı. Film Nazilerin henüz iktidarı almalarından önceki durumları gösteriyordu. Omuzlarda silah yerine uzun sopalar, Gayet düzgün ve gösterişli yürüyüşler. Sahne değişiyor fakat her sahnede daima Hitler yüksek bir yerde örgütünü kendi yöntemince selamlıyor. Film, hep tek düzelik içinde sürüp gidiyordu
Salon aydınlanınca Atatürk ve arkadaşları sofraya geçenler ve adet olduğu üzere Atatürk, arkadaşlarına nasıl buldunuz? Diye sorar. Herkes görüşünü belirttikten sonra Atatürk şunları söyler.

Efendim bu adam filmde gördüğünüz gibi lord icabı bir hamleyle işe başladı. Bugün Almanya'nın bütün askeri gücü onun elinde. Yarın harbe girişecektir. O ve onu taklit eden Mussolini harbe hazırlıkla meşguldür.

Evet, yakın bir gelecekte harbe dalacaklardır. Dalacaklardır. Çünkü asker değillerdir. Harp ne demek? Bilmezler. Harp bir felakettir. Ve hele bu iki müttefik için mutlaka ölümdür.

Talih Almanya'ya böyle bir toprak vermiştir ki o daima iki ateş arasında kalmaya mahkumdur. Körü körüne hesapsız, kitapsız bir nefis itimadı. Tamamen otomatik bir ordu sistemi. Ilk hamlede korkunç bir kuvvet tesiri yapacak.

Fakat bir kere bir tarafı sakatlandı mı tarumar olacak. O çalışkan millet yere serilecektir. Ortada ne Hitler, ne teşkilatı kalacaktır.

Mussolini'nden hiç hacet yoktur. O efendisinin ortadan kalktığı gün yok olacaktır. Atatürk'ün nöbet defterine baktığımızda da o gün Atatürk'ün film izlediğini görmekteyiz. Nöbet defterinde şunlar yazıyor.

Reisi cumhur hazretleri 14:00 uyandılar. Saat 16:00 Marmaray'ı keşif vurdular. 19:00 gece sineması seyrettiler. 03:30'da yattılar. Ruşen Eşref ve Reşit Saffet Bey'i kabul ettiler.

Hitler'in iktidarının ilk yılıyla birlikte Avrupa'da gergin bir hava esmeye başlamıştı. Fakat Hitler Türkiye hakkında olumsuz bir emel beslemiyordu. Özellikle 1936 yılında Türklerin boğazlara kesin hakimiyet sağlaması sonrası onun için Türkiye yanına çekilmesi gereken bir ülke halini almıştı. Sürekli olarak elçiler ve basın aracılığıyla Türk devrimini ve Atatürk'ü övüyordu.

Türkiye bu gergin ortamda Almanya'ya ticari anlaşmalar imzalıyor. Bir nevi savaş öncesi ülkeye katkı sunmak için elinden geleni yapıyor, İngiltere, Almanya, Sovyetler diye ayrım yapmayıp kendi çıkarlarını düşünüyordu.

Yine Hitler'in baskısından kaçan yüzlerce bilim insanı Atatürk tarafından Türkiye çağrılmıştı. Bu ülkede eğitimin gelişmesi için yapılan çok büyük bir reformdu. Bu ünlü profesörler Türkiye'de yüzlerce hoca, binlerce öğrenci yetiştirdi.

Bu hocalara o dönemde sahip çıkmak sanıldığı kadar kolay değildi. Birçok ülke Hitler'den korkusuna bu koşulara kapıları kapatmıştı. Hitler bir süre sonra bu hocaları geri istemiş.

Fakat Atatürk hocaları, hocaların kendi istekleri dışında Almanya'ya yollamamıştı. Yine Hitler o sıralarda Almanya'da büyükelçi olarak görev yapan Atatürk'ün silah arkadaşı Kemalettin Sanık Paşa'ya hiçbir zaman saygıda kusur etmemişti.

Sami Paşa, Hitler'le yaptığı bir görüşmeyi şöyle aktarmıştır. Başvekil dairesine müthiş bir inzibat ve merasimle girdi. Bir münasebet ziyaret etmiştim. Fakat bu defaki şekli merasim çok daha kuvvetliydi.

Hariciye Nazırı Benek Başvekili'n kapısının önünde bekliyordu. İnzibat odasında pek az kaldıktan sonra bizzat Hitler gelerek kendi odasına gelmemizi rica etti. Biraz konuştuktan sonra bir sefir gibi değil.

Bir arkadaş gibi görüşmek istediğimi kendisine söyledim. Hitler çok memnun olurum dedi. Siyasi fikirlerimizin hepsine katıldığını belirtti. Kemalettin Sami Bey geçirdiği bir ameliyat sonrası hayatını kaybettiğinde,  Adolf Hitler'in özel isteğiyle Alman devlet merasimi yapılmıştır. Cenazesi çok görkemli geçmiştir. Tüm devlet erkanı cenazenin önünde selam durmuştur.

Hitler 1935,  1936 yıllarında Mussolini ile oldukça yakınlaşmıştı. Bu durum Türkiye'yi endişelendiriyordu. Çünkü İtalya'nın Akdeniz üzerindeki emelleri herkesin malumuydu.

Yine Hitler zorunlu askerlik kanunu çıkardığında savaşın kapıda olduğu ortaya çıkmıştı. Atatürk'ün yoğun çabasıyla Balkan birliği kuruldu. Atatürk gerekirse bu birliğin başına geçerek komutanı olacağını söylemekten çekinmiyordu
Bugünlerde bazı kendini bilmezlerin madem Yunanlılarla savaştık on yıl sonra neden barış anlaşması imza aldı sorusunun yanıtı işte budur. Atatürk'e göre savaş Balkan topraklarında ilerleyecekti
Atatürk, dünyaya mesaj verircesine ölüm döşeğinde diyenlere inat ağustos 1937  tarihinde Trakya tatbikatını düzenlemiş ve bizzat katılarak askere moral vermiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar
Trakya snırımıza kadar gelecek fakat yönünü Rusya'ya döndürecektir. Hitler ve Mussolini ile ilgili arkadaşı Ali Rıfat Cebesoy'a şunları söylemiştir.

Fuat Paşa pek yakında dünya vaziyeti mütareke senelerinden çok daha ciddi olacak ve karışacaktır. Ikinci büyük bir harp karşısında kalacağız. Dünyaya hakim olan milletleri idare edenlerin arasında maalesef birinci derecede devlet adamı çıkmıyor. Avrupa'da birkaç maceraperest Almanya'yla İtalya'nın başında Cebren bulunuyor. Karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının aciziyetinden cüret alıyorlar. Bunlar bugün dünyayı kana boyamaktan çekinmeyeceklerdir. Işte bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde başımıza mütareke senelerinden Çok daha büyük felaketler gelmesi mümkündür demişti.

 Yine Atatürk'ün Dışişleri Bakanı olan Tevfik Rüştü Aras bir röportajında Alman İktisat Bakanı'nın bizimle birlikte savaşır mısınız teklifine, savaş çıkarsa tamamen tarafsız kalacağımızı taahhüt ve temin edebilirim. Cevabını verdiğini belirtiyor ve devam ediyordu. 1938 yılında Büyük Önderimiz Atatürk'ü kaybettiğimiz zaman Avrupa açıkça ikici dünya savaşı tehdit altında bulunuyordu

Atatürk'ümüzün tasvibiyle ufukta belirlenen bu savaşta memleketimizin tarafsız kalması kararlaştırılmıştı. Dış politikamızın sevk ve idaresi buna göre yapılmış ve yapılıyordu

Hitler'le Atatürk seçimlerde ve ulusal bayramlarda resmi olarak birçok kez tebrikleşmişlerdir. Bunun haricinde Hinderburg adlı zebninin havada yanması ve 36  kişinin vefatı sebebiyle Atatürk Hitlere'de bir taziye mesajı iletmişti

Yine Hitler'de Atatürk'ün imzalı bir fotoğrafının ve Atatürk'ün bir büstünün olduğu söylenir. Atatürk sürekli olarak İkinci Dünya Savaşı beni yatakta yakalamamalı. Diyor. Ölüm döşeğinde dahi memleket meselelerini düşünüyordu

zaten Hatay'ı da ölümle burun burunayken almamış mıydı? Ülkesi için birçok anlaşmalar yaptı. Boğazları korudu. Ülkenin güneyini, doğusunu batısını
Barış anlaşmalarıyla kurdu. Fakat maalesef 10 Kasım 1938'de bedenen hayatını kaybetti. Hayatını kaybettiğinde Hitler'den şöyle bir mesaj geldi. 

Eksanansları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'na
Türk halkına kendim ve Alman halkı adına Atatürk'ün vefatından ötürü derin üzüntülerimi iletirim. Kendisiyle birlikte büyük bir asker mükemmel bir devlet adamı ve tarihi bir kişiliği kaybettik. Kendisi yeni Türkiye'nin kurulmasına damgasını vurmuştur. Türkiye'nin varlığı nesiller boyu yaşayacaktır. 

Hitler birtakım iddialara göre Atatürk ve devrimlerine hayran olduğunu belirtmiştir. Hatta kimi kişiler Atatürk'le Hitler'i bir tutar Fakat Hitler Atatürk'ün askeri dehasına ve devlet adamlığına hiç yaklaşmamıştır.
 1- Akıl dışı eylemlerde bulunmuştur. 
 2- Irkçılık yapmış. 
 3-Milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet vermiştir
haksız yere toprak işgal etmiştir. 
 4- Bir adım atarken atacağı ikinci adımı hiç düşünmemiştir. 
 5- hırsları uğruna kendi vatandaşlarını göz göre göre ölüme yollamıştır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder